Merhaba düsünebilen elitler ve koyunlar,
Asagidaki yazi bir okurdan geldi ve diger ilgili yazilari yazmadan evvel ön bilginiz olsun diye bunu yayinlamayi uygun gördüm. Yaziyi yollayan okurada arastirma ve derlemeleri icin harcadigi zamandan dolayi tesekkürler.
------------------------------------------------------
BOP (Büyük Ortadoğu Projesi)nde çok önemli bir yere sahip olması beklenen Kıbrıs'ın Türkiye'ye bakan uç kısmının tamamı ile bir ABD askeri üssü olması yönünde yeni atımlar atılıyor. ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi, Kıbrıs ve Doğu Akdeniz'den başlıyor. Ada'nın İsrail'in yanıbaşında olması, Suveyş Kanalı'na 200 kilometre yakın olması ayrıca Türk limanlarını bloke etme özelliği nedeniyle vazgeçilemez bir yer. ABD Büyük Ortadoğu Projesini ABD, Kıbrıs üslerinden yönetmek istiyor.Dünyanın en gizli ve en etkili istihbarat toplama sistemi olan ECHELON Kıbrıs'tan koordine edilecek.Bu sistem Ortadoğu, Orta Asya ve tüm Kafkaslar'ı Kıbrıs merkezinden tarıyor.
Geçen ay boyunca Türkiye' Kıbrıs ve Annan planı ile yatıp kalktı. Ne Avrupa Birliği ne de Irak Savaşı gündemimizi işgal etti. Kıbrıs tartışılırken gözlerden bir şey kaçtı veya kaçırıldı. Akdeniz’in bu yüzen uçak gemisi hüviyetindeki ‘Kıbrıs’ gelecek günlerde olabilecek stratejik gelişmelere karşı hazırlandığından kimsenin haberi olmadı. İstihbarat ve dinlemede büyük rol oynayan Echelon sistemi Kuzey Kıbrıs’ın uç kesimi Karpaz bölgesine yerleşeceği iddiası kimsenin dikkatini çekmedi..
KIBRIS DEV BİR KULAK OLUYOR ?
Ada'da var olan İngiliz üslerinden sonra tüm Dünyayı dinleyen Echelon dinleme sistemleri için Kıbrıs, bilinen üç yerden biridir. Milyarlarca dolarlık yatırımlarla yapılan uydu sistemlerinden dahi başarılı olan bu sistemin komuta merkezlerinin üzerindeki iyonosfer tabakasının belli özelliklere sahip olmasının gerektiği bildiriliyor ve Kıbrıs, Kuzey Avustralya ve Pasifik Okyanusu'ndaki takım adalarla birlikte bu sistemin en iyi işleyeceği üçüncü yer olarak uzmanlar tarafından gösteriliyor.
Kıbrıs’taki İngiliz üslerinin dokunulmaz ve tartışılmaz olmasının en büyük sebebi aslında Amerikan üsleri gibi hizmet vermeleri ve Echelon dinleme sisteminin önemli bir parçası olmalarıdır. Asia Times gazetesinde 10 Nisan tarihinde çıkan 'US Seeks major military base on united Cyprus' (Amerika birleşik Kıbrıs'ta büyük askeri üs oluşturmak peşinde) başlıklı yazıda ABD'nin şu anda Ada'daki en yüksek tepe olan Trodos Dağı'nda bulunan Echelon sisteminin kapasitesinin çok daha artırılarak yeni dünya düzenini oluşturma içinde büyük görev üstlenmesine çalışılacağı vurgulandı.Kuzey Afrika'dan Gürcistan'a, Suveyş'i kontrol eden Cibuti'den Hazar'a kadar bütün bölgeye yayılan ABD için ise, yeni Ortadoğu projesinin merkezinde yine Kıbrıs var.
İNGİLİZ ÜSSÜNDEN SONRA ABD ÜSSÜ GELİYOR
Küresel güçlerin Kıbrıs'ı merkeze almalarının Arap dünyası ve İsrail için de anlamı çok büyük. Kıbrıs'ın en yüksek tepesi olan Trodos Dağı'nda 50 yıldan bu yana, Ortadoğu, Orta Asya ve Kafkaslar'ı izleyen, elektronik ve radyo sinyallerini tarayan, askeri, ticari ve diplomatik iletişime müdahale eden bir Amerikan üssünün kapasitesinin daha da genişletilmesi söz konusu.. Lefkoşa'da ABD Büyükelçiliği'ne yakın bir başka ABD üssü, Arap dünyasını izliyor ve ABD'ye aktarıyor. ABD şimdi bu merkezleri Ortadoğu'daki en büyük askeri üslerden birine dönüştürmek istiyor. Türk bölgesindeki İngiliz dinleme üssünü de kullanan ABD, Kıbrıs birleştiğinde bu üsleri Echelon sistemiyle birleştirmeyi planlıyor. Kıbrıs erken uyarı istasyonları ile Batı savunma sistemi içinde kritik bir rol üslenecek. ABD için Kıbrıs, Basra Körfezi ve Kuzey Afrika kadar önemli. Kıbrıs yeni NATO'nun ve Akdeniz merkezli en büyük dinleme üssü olacak, buradaki üslere binlerce ABD askeri yerleştirilecek. ABD'nin, bu askerleri Kıbrıs'a barış gücü altında göndermeyi planladığı, bunun için Türkiye ile pazarlıklara başladığı iddia ediliyor.
KIBRIS DEV BİR KULAK OLUYOR ?
Ada'da var olan İngiliz üslerinden sonra tüm Dünyayı dinleyen Echelon dinleme sistemleri için Kıbrıs, bilinen üç yerden biridir. Milyarlarca dolarlık yatırımlarla yapılan uydu sistemlerinden dahi başarılı olan bu sistemin komuta merkezlerinin üzerindeki iyonosfer tabakasının belli özelliklere sahip olmasının gerektiği bildiriliyor ve Kıbrıs, Kuzey Avustralya ve Pasifik Okyanusu'ndaki takım adalarla birlikte bu sistemin en iyi işleyeceği üçüncü yer olarak uzmanlar tarafından gösteriliyor.
Kıbrıs’taki İngiliz üslerinin dokunulmaz ve tartışılmaz olmasının en büyük sebebi aslında Amerikan üsleri gibi hizmet vermeleri ve Echelon dinleme sisteminin önemli bir parçası olmalarıdır. Asia Times gazetesinde 10 Nisan tarihinde çıkan 'US Seeks major military base on united Cyprus' (Amerika birleşik Kıbrıs'ta büyük askeri üs oluşturmak peşinde) başlıklı yazıda ABD'nin şu anda Ada'daki en yüksek tepe olan Trodos Dağı'nda bulunan Echelon sisteminin kapasitesinin çok daha artırılarak yeni dünya düzenini oluşturma içinde büyük görev üstlenmesine çalışılacağı vurgulandı.Kuzey Afrika'dan Gürcistan'a, Suveyş'i kontrol eden Cibuti'den Hazar'a kadar bütün bölgeye yayılan ABD için ise, yeni Ortadoğu projesinin merkezinde yine Kıbrıs var.
İNGİLİZ ÜSSÜNDEN SONRA ABD ÜSSÜ GELİYOR
Küresel güçlerin Kıbrıs'ı merkeze almalarının Arap dünyası ve İsrail için de anlamı çok büyük. Kıbrıs'ın en yüksek tepesi olan Trodos Dağı'nda 50 yıldan bu yana, Ortadoğu, Orta Asya ve Kafkaslar'ı izleyen, elektronik ve radyo sinyallerini tarayan, askeri, ticari ve diplomatik iletişime müdahale eden bir Amerikan üssünün kapasitesinin daha da genişletilmesi söz konusu.. Lefkoşa'da ABD Büyükelçiliği'ne yakın bir başka ABD üssü, Arap dünyasını izliyor ve ABD'ye aktarıyor. ABD şimdi bu merkezleri Ortadoğu'daki en büyük askeri üslerden birine dönüştürmek istiyor. Türk bölgesindeki İngiliz dinleme üssünü de kullanan ABD, Kıbrıs birleştiğinde bu üsleri Echelon sistemiyle birleştirmeyi planlıyor. Kıbrıs erken uyarı istasyonları ile Batı savunma sistemi içinde kritik bir rol üslenecek. ABD için Kıbrıs, Basra Körfezi ve Kuzey Afrika kadar önemli. Kıbrıs yeni NATO'nun ve Akdeniz merkezli en büyük dinleme üssü olacak, buradaki üslere binlerce ABD askeri yerleştirilecek. ABD'nin, bu askerleri Kıbrıs'a barış gücü altında göndermeyi planladığı, bunun için Türkiye ile pazarlıklara başladığı iddia ediliyor.
ECHELON NEDİR ?
Echelon, hakkinda az kisinin bilgi sahibi oldugu uluslararasi bir istihbarat paylasim agi. Echelon, aslinda, icinde Türkiye’nin de bulundugu UKUSA Sinyal İstihbarat İttifaki’nin uydu ve bilgisayar programi olarak tanimlanabilir. Bu cercevede Irak Savasi, stratejik ortaklik, İran vs. derken bu hengamede Türkiye’nin durumunun ne oldugunu merak etmemek elde degil. İsin siyaset ve siyasetcilerle ilgili boyutlari saniyorum pek derin degil, bu muhitte haberi olan az; bu daha cok ordu ve istihbarat kurumlariyla ilintili bir mesele.
Okudugum bir kitapta, dünyanin degisik yerlerindeki Amerikan istihbarat dinleme araclarinin plastik koruyucu tabakayla örtülmüs büyük antenleri de barindirdigi yaziliydi. Tam olarak bir golf topunu andirdigi söylenmisti; sanirim asagidakiler golf topuna epey benziyor.
Bu fotograflar İngiltere’den alinmis; ancak Türkiye’de bunlardan var mi, varsa nerelerde ve ne kadar var o da merak konusu. (ben bir yerde bunlardan gördügümü hatirliyorum ama acaba yaniliyor muyum?
Dünyadaki bütün telefon, faks, telsiz, SMS ve elektronik posta iletisimini dinleyen dev bir kulak: Echelon. Amerika Birlesik Devletleri’nin sürekli inkar ettigi Echelon’un varligi resmi olarak ilk kez, 23 Mayis 1999′da Avustralya, Canberra’daki Savunma Sinyalleri Müdürlügü (DSD) Baskani Martin Brady’nin yaptigi aciklamayla kabul edildi. Brady, ülkesinin 50 yildir varolan ve gizlenen küresel bir elektronik izleme sisteminin parcasi oldugunu kabul eden ilk kisi oldu. Bu gelisme, üye ülkeleri en cok da ABD ve İngiltere’yi rahatsiz etti. Sisteme 5 ülke üye idi ve diger üyeler, Yeni Zelanda ve Kanada idi. Ayrica, cesitli müttefik ülkelerde de Echelon’un üsleri bulunuyordu.
1960′ta eski ajanlari itiraf etti
Avrupa’nin yüzde 90′ini dinliyor
AB’nin ‘Echelon’u Enfopol
AB raporunun hazirlanmasinin amaci, ABD’nin dünyayi dinleme faaliyetlerinin bir benzerinin Avrupa Birligi tarafindan gerceklestirilmesiydi. AB’ye üye ülkeler, ABD’nin internet de dahil olmak üzere dünya iletisimini gizli bir bicimde takip etmekte kullandigi Echelon adli sistemine bir “rakip” cikarma hazirligi yapiyor. AB’nin dinleme sistemine Enfopol adli veriliyor. Öte yandan ABD ve Echelon üyeleri olan, İngiltere, Yeni Zelanda, Kanada, Avustralya’nin yanisira, Rusya, Cin, Danimarka, Hollanda, İsvicre, Fransa ve İsrail gibi devletlerin de benzer sistemler kullandigi biliniyor.
Ticarî sirlari da caliyorlar
Echelon’un ortaya cikisiyla birlikte, ABD’nin uluslararasi ihalelere girecek Amerikan sirketleri icin rakiplerin sirlarini calmak icin de sistemi kullandigi öne sürüldü. İddiaya göre, ABD firmalarinin katilacagi ihalelerde rakip sirketlerin iletisimi dinlenerek milyarlarca dolarlik kazanc saglandi. Avrupa Birligi, İngiltere disinda bu aga karsi engelleme calismalarini yogun sekilde sürdürüyor.
Tüm haberlesmeyi zaptediyor
Avrupa Parlamentosu’na 1999′da elektronik istihbarat konusunda sunulan ikinci raporun yazari olan Duncan Campbell’e göre Echelon, ABD’nin en büyük istihbarat örgütü olan Ulusal Güvenlik Dairesi (NSA) tarafindan, ticari ve askeri iletisim uydulari araciligiyla yapilan haberlesmeyi zaptedip incelemek icin gelistirilen bir arac. Sistemin öteki parcalari da internet, yeralti ve denizalti haberlesme kablolari, telsiz haberlesmesi ya da büyükelciliklere yerlestirilen gizli aygitlar araciligiyla yapilan her türlü iletisimi zaptediyor ya da özel uydularla haberlesme sinyallerini topluyor.
Avrupa Parlamentosu’na 1999′da elektronik istihbarat konusunda sunulan ikinci raporun yazari olan Duncan Campbell’e göre Echelon, ABD’nin en büyük istihbarat örgütü olan Ulusal Güvenlik Dairesi (NSA) tarafindan, ticari ve askeri iletisim uydulari araciligiyla yapilan haberlesmeyi zaptedip incelemek icin gelistirilen bir arac. Sistemin öteki parcalari da internet, yeralti ve denizalti haberlesme kablolari, telsiz haberlesmesi ya da büyükelciliklere yerlestirilen gizli aygitlar araciligiyla yapilan her türlü iletisimi zaptediyor ya da özel uydularla haberlesme sinyallerini topluyor.
Kökleri Enigma’ya kadar uzaniyor
Echelon’un kökleri İkinci Dünya Savasi yillarina kadar uzaniyor. Nazi ‘Almanya’sina karsi savasta ittifak yapan İngiltere ve ABD, dogal olarak istihbarat alaninda da yakin bir isbirligi yaptilar. Alman sifre makinesi Enigma’nin sifresini cözmekle görevlendirilen matematikci ve bilgisayar teknolojisinin önderi Alan Turing ve ekibi, sifreyi basariyla cözdü ve anahtarini Amerikalilar’a da verdi. Amerikalilar da Japonlar’in askeri sifrelerini cözerek İngilizler’e verdi. İki ülke bu yolla düsmanlarinin radyo haberlesmelerini dinlediler ve yüzbinlerce gizli mesaji cözdüler.
Savasin sona ermesinin ardindan NSA ve İngiliz Devlet İletisim Karargahi GCQH 1947 yilinda UKUSA (İNGİLTERE-ABD) anlasmasini imzaladilar. Daha sonra İngiliz Uluslar Toplulugu üyesi Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda’nin elektronik istihbarat birimleri de anlasmaya katildi. Nihayet Bati Almanya, Danimarka, Norvec ve Türkiye de UKUSA kapsamina “ücüncü ülkeler” olarak eklendiler.
İngilizce konusan bes ülke dünyanin cesitli bölümlerindeki haberlesmeyi izlemek üzere isbirligi yaptilar. İngiltere’nin payina Afrika ile Urallar’a kadar Avrupa düstü. Kanada, kuzey enlemleri ve Kuzey Kutbu’ndaki, Avustralya da Okyanusya’daki iletisimi izleme sorumlulugunu üstlendiler. Echelon sisteminde üye ülkeler adina Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansi (NSA), Kanadali (CSE), İngiliz (GCHQ), Yeni Zelandali (GCSB) ve Avustralya’daki DSD (Savunma Sinyalleri Müdürlügü) görev yapiyor.
Echelon’un kökleri İkinci Dünya Savasi yillarina kadar uzaniyor. Nazi ‘Almanya’sina karsi savasta ittifak yapan İngiltere ve ABD, dogal olarak istihbarat alaninda da yakin bir isbirligi yaptilar. Alman sifre makinesi Enigma’nin sifresini cözmekle görevlendirilen matematikci ve bilgisayar teknolojisinin önderi Alan Turing ve ekibi, sifreyi basariyla cözdü ve anahtarini Amerikalilar’a da verdi. Amerikalilar da Japonlar’in askeri sifrelerini cözerek İngilizler’e verdi. İki ülke bu yolla düsmanlarinin radyo haberlesmelerini dinlediler ve yüzbinlerce gizli mesaji cözdüler.
Savasin sona ermesinin ardindan NSA ve İngiliz Devlet İletisim Karargahi GCQH 1947 yilinda UKUSA (İNGİLTERE-ABD) anlasmasini imzaladilar. Daha sonra İngiliz Uluslar Toplulugu üyesi Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda’nin elektronik istihbarat birimleri de anlasmaya katildi. Nihayet Bati Almanya, Danimarka, Norvec ve Türkiye de UKUSA kapsamina “ücüncü ülkeler” olarak eklendiler.
İngilizce konusan bes ülke dünyanin cesitli bölümlerindeki haberlesmeyi izlemek üzere isbirligi yaptilar. İngiltere’nin payina Afrika ile Urallar’a kadar Avrupa düstü. Kanada, kuzey enlemleri ve Kuzey Kutbu’ndaki, Avustralya da Okyanusya’daki iletisimi izleme sorumlulugunu üstlendiler. Echelon sisteminde üye ülkeler adina Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansi (NSA), Kanadali (CSE), İngiliz (GCHQ), Yeni Zelandali (GCSB) ve Avustralya’daki DSD (Savunma Sinyalleri Müdürlügü) görev yapiyor.
DÜNYANIN EN BÜYÜK KULAGI: NSA
Amerika’da dinleme faaliyetlerini yürüten üc ayri kurulus bulunuyor; NSA (Ulusal Güvenlik Ajansi), FBI (Federal Arastirma Bürosu) ve CIA. ABD’nin ‘en büyük kulagi’ olan NSA, Baskan Harry S. Truman’in 24 Ekim 1952′de imzaladigi ‘cok gizli’ genelgeyle kuruldu. Truman bu yeni kurulusa, dünya capinda iletisim istihbarati görevi verdi. Önceleri diplomatlarin ve askerlerin sifreli telsiz görüsmelerini dinleyen NSA, daha sonralari uluslararasi sivil telefon görüsmelerini de hedefleri arasina aldi.
1960′li ve 70′li yillarda ortaya cikan yönlü telsiz haberlesme ve uydu teknolojisi NSA’nin isini daha da kolaylastirdi. Artik havaya cikan hicbir radyo sinyali, hicbir telefon görüsmesi NSA’nin dünya yüzeyine dagilmis binlerce uzmaninin eline düsmekten kurtulamiyordu. NSA, kurulduktan hemen sonra, gizli bir ic yönetmelik cikararak CIA ile isbölümü yapti. CIA de bir yil sonra, kendi sinirlarinin belirlemek amaciyla FBI ile pazarliga oturdu. CIA’nin ülke icindeki faaliyet alani cizildi. NSA’da halen 21 bin personel görev yapiyor. Bu rakam bazi iddialara göre 50 bin civarinda. ABD, elektronik istihbarat icin yilda 20 milyar dolar harciyor. NSA’nin yillik bütcesi ise 3,6 milyar dolar. NSA’nin Boeing 707 ucak gövdeleri üzerinde gelistirilen RG-135 tipi ucaklari ABD hava kuvvetleri icinde bagimsiz olarak görev yapiyor. ABD donanma gemileri görünümündeki gemileri okyanus ve denizleri denetliyor. NSA’nin yer istasyonlarinin ABD büyükelciliklerinde ya da ABD’ye dost ülkelerin topraklarinda, evsahibi ülkelerin denetimine tâbi olmaksizin faaliyette bulundugu saniliyor. Sistemin parcalari, internet, yeralti ve denizalti haberlesme kablolari, telsiz haberlesmesi ya da büyükelciliklere yerlestirilen gizli aygitlar araciligiyla yapilan her türlü iletisimi ele geciriyor ve uydular vasitasiyla NSA merkezine iletiliyor.
Gücün tanimlanmasi epey zor bir meseledir; ancak söyle bir tanim (Ahmet Davutoglu – Stratejik Derinlik) yerinde gözüküyor:
Amerika’da dinleme faaliyetlerini yürüten üc ayri kurulus bulunuyor; NSA (Ulusal Güvenlik Ajansi), FBI (Federal Arastirma Bürosu) ve CIA. ABD’nin ‘en büyük kulagi’ olan NSA, Baskan Harry S. Truman’in 24 Ekim 1952′de imzaladigi ‘cok gizli’ genelgeyle kuruldu. Truman bu yeni kurulusa, dünya capinda iletisim istihbarati görevi verdi. Önceleri diplomatlarin ve askerlerin sifreli telsiz görüsmelerini dinleyen NSA, daha sonralari uluslararasi sivil telefon görüsmelerini de hedefleri arasina aldi.
1960′li ve 70′li yillarda ortaya cikan yönlü telsiz haberlesme ve uydu teknolojisi NSA’nin isini daha da kolaylastirdi. Artik havaya cikan hicbir radyo sinyali, hicbir telefon görüsmesi NSA’nin dünya yüzeyine dagilmis binlerce uzmaninin eline düsmekten kurtulamiyordu. NSA, kurulduktan hemen sonra, gizli bir ic yönetmelik cikararak CIA ile isbölümü yapti. CIA de bir yil sonra, kendi sinirlarinin belirlemek amaciyla FBI ile pazarliga oturdu. CIA’nin ülke icindeki faaliyet alani cizildi. NSA’da halen 21 bin personel görev yapiyor. Bu rakam bazi iddialara göre 50 bin civarinda. ABD, elektronik istihbarat icin yilda 20 milyar dolar harciyor. NSA’nin yillik bütcesi ise 3,6 milyar dolar. NSA’nin Boeing 707 ucak gövdeleri üzerinde gelistirilen RG-135 tipi ucaklari ABD hava kuvvetleri icinde bagimsiz olarak görev yapiyor. ABD donanma gemileri görünümündeki gemileri okyanus ve denizleri denetliyor. NSA’nin yer istasyonlarinin ABD büyükelciliklerinde ya da ABD’ye dost ülkelerin topraklarinda, evsahibi ülkelerin denetimine tâbi olmaksizin faaliyette bulundugu saniliyor. Sistemin parcalari, internet, yeralti ve denizalti haberlesme kablolari, telsiz haberlesmesi ya da büyükelciliklere yerlestirilen gizli aygitlar araciligiyla yapilan her türlü iletisimi ele geciriyor ve uydular vasitasiyla NSA merkezine iletiliyor.
Gücün tanimlanmasi epey zor bir meseledir; ancak söyle bir tanim (Ahmet Davutoglu – Stratejik Derinlik) yerinde gözüküyor:
G= (Sv + Pv) x (SZ+SP+Sİ)
Bu tanimda/formülde;
G=güc
Sv=Sabit Veriler (Nüfus, Cografya, Tarih, Kültür)
Pv= Potansiyel Veriler (Ekonomik Güc, Teknolojik Güc, Askeri Güc)
SZ= Stratejik Zihniyet
SP= Stratejik Planlama
Sİ= Siyasi İrade
Sv=Sabit Veriler (Nüfus, Cografya, Tarih, Kültür)
Pv= Potansiyel Veriler (Ekonomik Güc, Teknolojik Güc, Askeri Güc)
SZ= Stratejik Zihniyet
SP= Stratejik Planlama
Sİ= Siyasi İrade
Bu durumda teknolojik ve askeri gücün ne denli önemli oldugunu ve stratejik bir zihniyetin elinde daha da anlam kazandigini rahatlikla söyleyebiliriz.
ABD’nin 11 Eylül öncesindeki (Savunma Bakanligi’nin) resmi rakamlarina göre ülke disinda 725 askeri üssü vardi. Bu sayi Afganistan ve Irak operasyonlari sebebiyle 1000′e yaklasmis durumda. Bu üslerde (Savunma Bakanligi’nin sivil personeli ve aileler dahil) 475 bin civarinda asker oldugu kayitlarda gözüküyor. Üsler ve asker konusundaki gercek rakami tahmin etmek biraz daha zor…
Bu film sinemalara gelmeden evvel fragmanlarda "The Gift" (Hediye) olarak sunulmustu ve gösterime girmeden evvelde "Echelon Conspiracy" olarak degistirilmisti! Cünkü gercegin ne oldugunu göstererek halk üzerinde bir baska SOK Testi uygulaniyordu. Yani görüntüde koyunlara nasil izlendikleri gösteriliyor fakat en ufak bir tepki dahi vermedikleri icin isleme devam etmekte bir sorun görülmüyor. Koyunlardan "Liderleri" olmadan sokaga cikip "Echelona Hayir" diye pankart acacaklarinimi saniyorsunuz?! Cünkü bu sistem "kötü teröristleri" yakalamak icin kullaniliyor. ;-)
Hiçbir şeyi gizleyemezsiniz (echelon ve promis) !!!
Bilgisayarınız internete bağlı değilken bile nasıl izlenir, cep telefonları nasıl takip edilir, mail kutuları nasıl kontrolden geçirilir. İşte kanınızı donduracak teknolojiler:Echelon ve Promis
* ABD, İsrail, İngiltere dünyadaki tüm haberleşmeleri denetliyor. Echelon ve Promis sistemiyle bilgisayar, telefon, ve internette her yaptığınızı izliyorlar
* Türkiye dahil birçok ülkeye, eski teknolojili Promis satıldı. Arka kapılar yoluyla bu ülkelerin istihbaratındaki tüm bilgiler Amerika'nın eline geçti
* Bin Ladin'i bulmak istemiyorlar. Red Kit de her seferinde Daltonları yakalar ama asla öldürmez. Çünkü sonraki maceralarda Daltonlara ihtiyacı vardır.
Hayatta her şeyin bir artısı ve eksisi var. Bir yandan hızlı teknolojik gelişmeler, bilgisayarlar, uydular, cep telefonları, internet, e-mail hayatımızı kolaylaştırırken, bir yandan da bu sistemler yüzünden büyük bir gözetim ağının denetimi içine giriyoruz. Yazdığımız her kelime, neredeyse yaptığımız her hareket, her konuşmamız, hatta alışverişlerimiz, sağlık kayıtlarımız, devletlerin ve bazı şirketlerin özel arşivlerinde birikiyor. İstedikleri anda bütün hayatımız, kişiliğimiz, ilişkilerimiz hakkındaki en mahrem bilgileri bile ortaya çıkarıyorlar. Özellikle son yıllarda dünyayı saran terör korkusu, devletlerin hem birbirlerini hem de bütün insanları izlemelerini meşrulaştırdı. Türkiye'de de yürürlüğe girecek yeni Terörle Mücadele Yasası bu büyük gözaltıyı daha da genişletip meşrulaştıracak. Bir anlamda herkesi, mahremiyetine girilmiş bir halde çırılçıplak bırakan bu elektronik gözetimin ne boyutlara ulaştığını, nasıl yapıldığını, 'Enformasyon Toplumundan Gözetim Toplumuna' ve 'İşte Büyük Birader' kitaplarını yazan Çanakkale 18 Mart Üniversitesi öğretim üyesi Yard. Doç. Uğur Dolgun'la konuştuk.
Kitabınızda anlattığınıza göre bizi özgürleştiren bütün o aletler, bilgisayarlar, e-mailler, cep telefonları aynı zamanda bizi büyük bir denetimin içine sokuyor. Gerçekten her haberleşmemiz anında kayıtlara geçiyor mu?
Evet her türlü haberleşme anında kayıtlara geçiyor. Özellikle 11 Eylül saldırılarından sonra bütün dünyada özgürlüklerin teröristlere çok fazla imkân tanıdığı görüşünden hareketle çeşitli anti terör yasaları çıkarıldı ve kişilerin sürekli izlenmelerinin yolu daha da açıldı. Mesela Amerika'da, internet üzerinden yapılan her türlü yazışmanın, e-mail'lerin bir yıl süreyle saklanması kanunen zorunlu kılındı. Ayrıca cep telefonlarıyla yapılan mesajlaşmalara da istenildiği anda ulaşılıyor. Çünkü bu yazışmalar da cep telefonu hizmeti veren şirketlerce saklanıyor.
Kişi o anda internete bağlı değilse bile bilgisayarında yaptıkları ve yazdıkları da izlenebiliyor mu?
Tabii. Bilgisayarlarda 'arka kapılar', denilen teknolojik olarak zayıf bırakılmış sistemler var. Siz bir kez internete girdiğinizde, Windows sistemi otomatik olarak çalışıyor ve bu arka kapılar yoluyla bilgisayarınızı ele geçiriyor. Siz ondan sonra bir daha internete girmeseniz bile bilgisayarınızda tüm yazdıklarınız izlenebiliyor. Aynı şey cep telefonları için de geçerli. Dinlenmeyi engellemenin tek yolu pili ayırmak.
Cep telefonları sinyal yaydığı için bu anlaşılabilir ama bilgisayarlar sinyal yaymıyor ki, internete bağlı olmadıklarında izlenebilsinler. Bu nasıl mümkün oluyor?
İzlenmeniz için internete bir kez girmiş olmanız yeterli. Bu bağlantı, bilgisayarınızı, diyelim ki bir istihbarat servisinin sistemiyle entegre hale getiriyor. Arka kapılar yoluyla bilgisayarınız sistem tarafından ele geçiriliyor ve kendi uygulamalarını bilgisayarınıza kuruyor. Sonrasını da artık uydular aracılığıyla hallediyor. Mahremiyetinizi korumanın tek yolu çift bilgisayara sahip olmanız ve internete hiç bağlanmadığınız bilgisayarınızda özel yazılarınızı yazmanız. Rusya, Çin, Fransa, Almanya Microsoft'u devlet dairelerinde ve orduda yasakladı. Başka sistem kullanacaklar. Devletler kendilerini böyle savunuyor ama vatandaşlar bu kez de Windows yerine başka bir sistemle gözetlenecekler.
Yeryüzünde milyarlarca cep telefonu, 1 milyar kadar da internet kullanıcısı var. Bütün bu bilgiler nasıl kaydedilip izlenebiliyor?
Amerika'nın dünyanın en gelişmiş istihbarat örgütü olan NSA diye bir ulusal güvenlik ajansı var. Yabancı diplomatları ve askeri ataşeleri dinlemek için kurulmuştu ama NSA bugün yeryüzünde telefon, faks, bilgisayar, internet dahil her türlü yazışmayı ve konuşmayı izliyor. İsterse sizi de, beni de dinleyebilir. Bunun için Promis ve Echelon sistemlerini kullanıyor. Bu sistemler her gün uydulara 50'den fazla anahtar kelime, kavram yüklüyor. İçinde bu kelimelerin geçtiği her türlü konuşma otomatik olarak izlenmeye alınıyor. Sonra insansı yargılar yapabilen akıllı bilgisayar sistemleri devreye giriyor ve bu konuşmaları ayıklıyor. Önemsiz görülenler imha ediliyor. En önemliler analizciler tarafından raporlaştırılıp ilgililere sunuluyor. NSA'da her gün 40 ton evrak atılıyor.
Dünyanın bütün istihbarat örgütleri, dünyadaki bütün haberleşmeleri kontrol ediyorlar mı?
Amerika, İngiltere ve İsrail kontrol ediyor. Çünkü uydularla bilgisayarları birlikte kullanan Promis ve Echelon sistemini yaratanlar onlar. Diğer ülkelerin istihbarat örgütleri ellerindeki teknoloji yeterli olmadığı için dünyadaki bütün haberleşmeleri kontrol edemiyor. Öcalan'ın cep telefonuyla konuşurken yakalanması bu sistemlerin kullanılmasına örnektir. Echelon ve Promis'te kişinin konuşmasını uyduya yüklüyorsunuz. Sonra uydular konuşmaları uzaydan alıyor ve bilgisayara gönderiyor. Bilgisayar da kişinin koordinatlarını saptıyor. Öcalan'ın da konuşması uyduya yüklendi. Sonra sadece telefonla konuşması beklendi. Konuştuğu anda, sistem ses tanımını yaptı ve Öcalan'ın yeri milimetrik saptandı. Dudayev de böyle yakalandı. Rusya Çeçen lideri yakalayamıyordu. ABD, onun yerini cep telefonuyla konuşurken belirledi ve Dudayev telefonla konuşurken füzeyle öldürüldü.
Promis ve Echolon programlarını birlikte geliştiren MOSSAD ile Amerikan ulusal güvenlik ajansı NSA, bu programları dünyanın diğer istihbarat örgütlerine de satmışlar.
Bizim istihbarat örgütünde de var mı bu programlar?
Evet var. Rusya, Japonya, Almanya, Türkiye dahil bütün ülkelere, bu programların eski teknolojisi satıldı. Arka kapılarla da bu ülkelerin istihbarat örgütlerindeki bütün bilgiler Amerika'nın eline geçti. Amerika, bu yolla diğer ülkelerin istihbarat örgütlerini izledi. O ülkelerin planlarını, komşu devletlerle ilişkilerini, yöneticilerin konuşmalarını gözetledi. Amerika ve İsrail, yarattıkları bu programlarla bütün dünyayı izleyebiliyorlar.
Bunlar engellenemiyor mu?
Bunu engelleyecek bir program bulursunuz ama sizin şifreleme programınız şifre kırıcılar tarafından her zaman aşılır. Uydular var olduğundan beri her şey, her kişi çok rahat kontrol ediliyor. Çünkü her türlü yazışma ve doküman artık bilgisayarlarda bulunuyor. Bilgisayarların uydularla korelasyonu olduğu için elektronik ortamda her kişi, her ülke artık kontrol edilebiliyor. Ülkeler sistemlerini değiştirseler bile girilemeyecek bir sistem yok. Pentagon'un sitesine bile girildi.
E-mail'lere dönelim. Gönderdiğimiz bütün e-mail'lerin kayıtları bir yerlerde saklı mı?
Tabii ki. Dünyada internet üzerinden yapılan tüm yazışmalar, e-mail'ler Amerika'da 'root server' denilen 13 tane kök bilgisayardan geçiyor. Tüm interneti Amerika'daki bu 13 kök bilgisayar yönetiyor. Ayrıca Amerika, 11 Eylül'den sonra getirdiği antiterör yasalarıyla, tüm internet servis sağlayıcılarının kendilerindeki yazışmaları bir yıl süreyle saklamalarını ve istendiği takdirde bunları Emniyet ve istihbarat örgütlerine vermelerini zorunlu kıldı. Yani, bilgisayar üzerinden yapılan her haberleşme kayıtlara geçiyor ve mahremiyetine bakılmaksızın istenildiğinde de aleyhinize kullanılıyor. Mesela Türkiye'de de internete servis sağlayıcılar üzerinden bağlanıyorsunuz. Ne kadar süreyle olduğu bilinmiyor ama bütün yazışmalar ve e-mailler bunlarda saklı. Hatırlarsınız, üç yıl önce Doğu Perinçek, eski AB Türkiye temsilcisi Karen Fogg'un bazı gazetecilerle yazışmalarını deşifre etmişti. Şunu da söylemek lazım. Eğer kişi e-mail'lerini özel olarak şifrelemiyorsa...
Ne olur?
Biraz bilgisayar ve internetle uğraşan biri bile, bilgisayar yazılımı okuyan üniversite üçüncü sınıf öğrencisi bile bir başkasının e-mail'lerine girebilir. Bu, yapılan bir şey. İnsanların mahremiyetine girmek çok basitleşti. Kişilerin ve şirketlerin mahremiyetine, ülkelerin bilgilerine kolayca tecavüz ediliyor. Türkiye'de bazı şirketler var.
Ne şirketleri bunlar?
Sizin adınıza rakip şirketin bilgisayarlarına giriyor ve size bilgileri veriyor. Şirketler için olduğu gibi, kişiler hakkında da böyle bilgi edinebilirsiniz. Günümüz bilgi toplumunun en büyük sorunu kişilerin mahremiyetine ve özgürlüklerine yönelik tecavüzlerdir. Bu tecavüzü de istihbarat örgütleri, özel şirketler veya kişiler yapar. Geçenlerde internette bir ilan vardı. Bir Türk şirketi 'Bilgi bankamda 800 bin kişinin mail adresleri var, bunları satıyorum' diyordu. İstanbul'da bu işi yapan 17 şirket var. İnternette kişiler hangi siteleri geziyor. Nerelerde surf yapıyor, internetten ne satın alıyor artık bu bilgiler de kişi profilleri halinde çıkarılmaya başlandı. Böylece sizin internette yaptığınız her işlem, ziyaret ettiğiniz siteye kadar her şey bazı servis sağlayıcılarca gözetleniyor.
Hangi amaçla gözetleniyor?
Bu bilgiyi ister istihbarat servislerine sağlarsınız, ister büyük şirketlere pazarlarsınız. Mahremiyetler ve bireysel özgürlükler elektronik gözetimle ortadan kalkıyor. Ticari yaşam ve sanayi dünyası istihbarat oyununun bir alanı haline geliyor. Amerika'da 11 Eylül'den sonra çıkarılan antiterör yasaları şu gerekçeye dayandırılmıştı. 'Şimdi savaş durumu var. Kişisel özgürlüklerden, mahremiyetlerden savaş koşullarına özgü olarak taviz verilebilir' denildi ve totaliter rejime dönük uygulamalar gündeme geldi. İngiltere'de de terör kanunları yürürlüğe girdi.
Türkiye'de de yeni bir terörle mücadele kanunu çıkarılıyor.
Dünyanın her yerinde aynı. İnsanlar terör korkusuyla öyle bir paranoya ortamına girdiler ki, gözetlenmeye razı oldular. Bunun hukuki altyapısı antiterör yasalarıyla oluşturuluyor işte. Zaten Huxley, Orwell gibi kara ütopyacıların söylediği de buydu. Terör insanlarda öyle korku yaratacak ki, insanlar güvenlik kaygısıyla gözetlenmeyi sonunda olağan karşılayacak ve totaliter sistemlere kayılacak. Bugün dünyanın en fazla kamerayla donatılmış ülkesi İngiltere. Londra'da bir yabancı 'olağan şüpheli' sayılarak, günde ortalama 300 kez kameraya alınıyor.
Amerika'da e-mail'lerin bir yıl saklandığını söylediniz. Türkiye'de e-mail'ler nasıl saklanıyor?
Türkiye'de bu konuda bir yasa yok ama sabit veya cep, telefonların hepsi kaydediliyor ve bütün bu kayıtlar saklanıyor. Bir siyasi parti cep telefonu konuşmalarına dayanılarak kapatılmak istenmişti hatırlarsanız. Türkiye'de elektronik gözetim gittikçe yoğunlaşıyor. EMASYA diye bir uygulama var. Artık her şehirdeki askeri karargâhta istihbarat birimi kuruluyor. Ayrıca Emniyet'in, MİT'in, askeriyenin ve jandarmanın da istihbarat birimleri var. Öte yandan derin devlet boyutuna giren bazı özel istihbarat birimleri de var.
Teknolojik ürünlerden yararlanan herkes büyük bir denetim ağının içinde mi bu durumda?
Eğer teknolojiyi kullanıyorsanız, gözetimin pençesindesiniz. Devletin, istihbarat örgütlerinin, derin devletin, illegal birimlerin, özel şirketlerin, tüketici profili üzerine çalışan pazarlama şirketlerinin sürekli gözetimi altındasınız. Olay bu kadar net. Türkiye'nin her zaman çeşitli korkuları vardır. Bu korkular yüzünden bu ülkede belli gruplar, kişiler sürekli izleniyor ve her yaptıkları raporlanıyor. Zaten devletlerin her zaman bir ulusal güvenlik kaygıları olmuştur. Zararlı ve tehlikeli gördükleri vatandaşlarını izlemişlerdir. Soğuk Savaş döneminde Amerika'nın Türkiye'de bilinen 13 üssü vardı. Doğu Bloku çökünce, Amerika bu istasyonların bazılarını boşalttı ve buralarda kullandığı Promis sistemini Türkiye'ye hibe etti. Teknolojisi geride kaldığı için Türkiye bunu uluslararası istihbaratta kullanamıyor ama bu sistemle kendi vatandaşını, telefonları, faksları, bilgisayarları, interneti izliyor.
İstihbarat örgütlerinin kullandığı Promis ve Echelon bilgisayar programları tam olarak nedir?
İnsanlara ait bilgiler elektronik ortamda farklı yerlerde olur. Diyelim ki sizin nüfus, vergi ve doğalgaz idarelerinde, işyerinizde kayıtlarınız var. Promis, bu farklı ortamları ve kişilere ait bölük pörçük bilgileri bir araya getiriyor, depoluyor ve bunlardan insansı yargılar çıkarıyor. Mesela hangi evlerde su kullanımı arttı, hangilerinde azaldı saptıyor ve bundan şu evdeki insan, bu eve geçti gibi sonuçlar çıkarıyor. İsrail, Promis'i Filistin'de çok kullandı. Filistinli mücahitler eylem için bazı evlerde bir araya geliyorlardı. İsrail su kullanımı artan hanelerde yoğun gözetime gitti. Yani Promis, bir istihbarat servisinin veya devletin sizinle ilgili hangi bilgilere ihtiyacı varsa hepsini sağlıyor. Bilgisayarınızda sakladığınız dosyalardan yazışmalarınıza, internette gezindiğiniz sitelerden kredi kartıyla alışverişlerinize, sağlık durumunuza, psikolojinize kadar insanın günlük yaşamında akla gelebilecek her şeyi kontrol ediyor. Zaten gözetim toplumu dediğimiz de insanın gündelik yaşamındaki rutinlerin bile belli güçlerin eline geçmesidir.
Peki Echelon programı nedir?
En gelişmiş izleme sistemi olan Echelon'un Türkiye dahil, dünyada birçok ülkede uydu trafiğini izleyen antenleri var. Bu programın sahipleri, Amerika, İsrail ve İngiltere. Uydu-bilgisayar korelasyonu sayesinde görüntü istihbaratı da var bu programda. Uydularla yerini belirlediğiniz kişinin koordinatlarıyla görüntü alıyorsunuz. Amerikalı kuramcılar, gece saatinde siyah tenis topunun yerinin bile uydularla saptandığını söylüyorlar.
Ellerinde bu kadar gelişmiş, ürkütücü izleme araçları varken Bin Ladin'i nasıl bulamıyorlar?
Bulamamak mümkün değil. Bulmak istemiyorlar. Red Kit her defasında Daltonları yakalar ama hiç öldürmez. Çünkü sonraki maceralarda Daltonlara ihtiyacı vardır. Bugünkü güvenlik sistemin, istihbarat servislerinin devamlılığı sağlamak için hep düşmanlara ihtiyaç var. Eğer Bin Ladin güvercinlerle haberleşmiyorsa yerini her zaman bulmak mümkün. Uydular dünyayı izleyen gözler, kulaklar oldu artık.
Bu 'büyük gözaltı'ndan kurtulmak mümkün mü?
Kişiler veya sistem, teknolojiyi kullandığı sürece kurtulmak mümkün değil. Üstelik teknoloji sürekli ilerlediği ve yeni nesiller de teknolojiye daha bağımlı yaşadıkları için bu büyük gözaltı çok daha artacak. Gözetim toplumunda milat 11 Eylül'dür. 11 Eylül'den önceki döneme 'enformasyon-bilgi toplumu' diyorduk.
Şimdi 'gözetim toplumu' diyoruz. Terör paranoyası insanların mahremiyetlerini ve özgürlüklerini yok ederek egemen güçlerin önündeki engelleri kaldırıyor.
Bilgisayarınız internete bağlı değilken bile nasıl izlenir, cep telefonları nasıl takip edilir, mail kutuları nasıl kontrolden geçirilir. İşte kanınızı donduracak teknolojiler:Echelon ve Promis
* ABD, İsrail, İngiltere dünyadaki tüm haberleşmeleri denetliyor. Echelon ve Promis sistemiyle bilgisayar, telefon, ve internette her yaptığınızı izliyorlar
* Türkiye dahil birçok ülkeye, eski teknolojili Promis satıldı. Arka kapılar yoluyla bu ülkelerin istihbaratındaki tüm bilgiler Amerika'nın eline geçti
* Bin Ladin'i bulmak istemiyorlar. Red Kit de her seferinde Daltonları yakalar ama asla öldürmez. Çünkü sonraki maceralarda Daltonlara ihtiyacı vardır.
Hayatta her şeyin bir artısı ve eksisi var. Bir yandan hızlı teknolojik gelişmeler, bilgisayarlar, uydular, cep telefonları, internet, e-mail hayatımızı kolaylaştırırken, bir yandan da bu sistemler yüzünden büyük bir gözetim ağının denetimi içine giriyoruz. Yazdığımız her kelime, neredeyse yaptığımız her hareket, her konuşmamız, hatta alışverişlerimiz, sağlık kayıtlarımız, devletlerin ve bazı şirketlerin özel arşivlerinde birikiyor. İstedikleri anda bütün hayatımız, kişiliğimiz, ilişkilerimiz hakkındaki en mahrem bilgileri bile ortaya çıkarıyorlar. Özellikle son yıllarda dünyayı saran terör korkusu, devletlerin hem birbirlerini hem de bütün insanları izlemelerini meşrulaştırdı. Türkiye'de de yürürlüğe girecek yeni Terörle Mücadele Yasası bu büyük gözaltıyı daha da genişletip meşrulaştıracak. Bir anlamda herkesi, mahremiyetine girilmiş bir halde çırılçıplak bırakan bu elektronik gözetimin ne boyutlara ulaştığını, nasıl yapıldığını, 'Enformasyon Toplumundan Gözetim Toplumuna' ve 'İşte Büyük Birader' kitaplarını yazan Çanakkale 18 Mart Üniversitesi öğretim üyesi Yard. Doç. Uğur Dolgun'la konuştuk.
Kitabınızda anlattığınıza göre bizi özgürleştiren bütün o aletler, bilgisayarlar, e-mailler, cep telefonları aynı zamanda bizi büyük bir denetimin içine sokuyor. Gerçekten her haberleşmemiz anında kayıtlara geçiyor mu?
Evet her türlü haberleşme anında kayıtlara geçiyor. Özellikle 11 Eylül saldırılarından sonra bütün dünyada özgürlüklerin teröristlere çok fazla imkân tanıdığı görüşünden hareketle çeşitli anti terör yasaları çıkarıldı ve kişilerin sürekli izlenmelerinin yolu daha da açıldı. Mesela Amerika'da, internet üzerinden yapılan her türlü yazışmanın, e-mail'lerin bir yıl süreyle saklanması kanunen zorunlu kılındı. Ayrıca cep telefonlarıyla yapılan mesajlaşmalara da istenildiği anda ulaşılıyor. Çünkü bu yazışmalar da cep telefonu hizmeti veren şirketlerce saklanıyor.
Kişi o anda internete bağlı değilse bile bilgisayarında yaptıkları ve yazdıkları da izlenebiliyor mu?
Tabii. Bilgisayarlarda 'arka kapılar', denilen teknolojik olarak zayıf bırakılmış sistemler var. Siz bir kez internete girdiğinizde, Windows sistemi otomatik olarak çalışıyor ve bu arka kapılar yoluyla bilgisayarınızı ele geçiriyor. Siz ondan sonra bir daha internete girmeseniz bile bilgisayarınızda tüm yazdıklarınız izlenebiliyor. Aynı şey cep telefonları için de geçerli. Dinlenmeyi engellemenin tek yolu pili ayırmak.
Cep telefonları sinyal yaydığı için bu anlaşılabilir ama bilgisayarlar sinyal yaymıyor ki, internete bağlı olmadıklarında izlenebilsinler. Bu nasıl mümkün oluyor?
İzlenmeniz için internete bir kez girmiş olmanız yeterli. Bu bağlantı, bilgisayarınızı, diyelim ki bir istihbarat servisinin sistemiyle entegre hale getiriyor. Arka kapılar yoluyla bilgisayarınız sistem tarafından ele geçiriliyor ve kendi uygulamalarını bilgisayarınıza kuruyor. Sonrasını da artık uydular aracılığıyla hallediyor. Mahremiyetinizi korumanın tek yolu çift bilgisayara sahip olmanız ve internete hiç bağlanmadığınız bilgisayarınızda özel yazılarınızı yazmanız. Rusya, Çin, Fransa, Almanya Microsoft'u devlet dairelerinde ve orduda yasakladı. Başka sistem kullanacaklar. Devletler kendilerini böyle savunuyor ama vatandaşlar bu kez de Windows yerine başka bir sistemle gözetlenecekler.
Yeryüzünde milyarlarca cep telefonu, 1 milyar kadar da internet kullanıcısı var. Bütün bu bilgiler nasıl kaydedilip izlenebiliyor?
Amerika'nın dünyanın en gelişmiş istihbarat örgütü olan NSA diye bir ulusal güvenlik ajansı var. Yabancı diplomatları ve askeri ataşeleri dinlemek için kurulmuştu ama NSA bugün yeryüzünde telefon, faks, bilgisayar, internet dahil her türlü yazışmayı ve konuşmayı izliyor. İsterse sizi de, beni de dinleyebilir. Bunun için Promis ve Echelon sistemlerini kullanıyor. Bu sistemler her gün uydulara 50'den fazla anahtar kelime, kavram yüklüyor. İçinde bu kelimelerin geçtiği her türlü konuşma otomatik olarak izlenmeye alınıyor. Sonra insansı yargılar yapabilen akıllı bilgisayar sistemleri devreye giriyor ve bu konuşmaları ayıklıyor. Önemsiz görülenler imha ediliyor. En önemliler analizciler tarafından raporlaştırılıp ilgililere sunuluyor. NSA'da her gün 40 ton evrak atılıyor.
Dünyanın bütün istihbarat örgütleri, dünyadaki bütün haberleşmeleri kontrol ediyorlar mı?
Amerika, İngiltere ve İsrail kontrol ediyor. Çünkü uydularla bilgisayarları birlikte kullanan Promis ve Echelon sistemini yaratanlar onlar. Diğer ülkelerin istihbarat örgütleri ellerindeki teknoloji yeterli olmadığı için dünyadaki bütün haberleşmeleri kontrol edemiyor. Öcalan'ın cep telefonuyla konuşurken yakalanması bu sistemlerin kullanılmasına örnektir. Echelon ve Promis'te kişinin konuşmasını uyduya yüklüyorsunuz. Sonra uydular konuşmaları uzaydan alıyor ve bilgisayara gönderiyor. Bilgisayar da kişinin koordinatlarını saptıyor. Öcalan'ın da konuşması uyduya yüklendi. Sonra sadece telefonla konuşması beklendi. Konuştuğu anda, sistem ses tanımını yaptı ve Öcalan'ın yeri milimetrik saptandı. Dudayev de böyle yakalandı. Rusya Çeçen lideri yakalayamıyordu. ABD, onun yerini cep telefonuyla konuşurken belirledi ve Dudayev telefonla konuşurken füzeyle öldürüldü.
Promis ve Echolon programlarını birlikte geliştiren MOSSAD ile Amerikan ulusal güvenlik ajansı NSA, bu programları dünyanın diğer istihbarat örgütlerine de satmışlar.
Bizim istihbarat örgütünde de var mı bu programlar?
Evet var. Rusya, Japonya, Almanya, Türkiye dahil bütün ülkelere, bu programların eski teknolojisi satıldı. Arka kapılarla da bu ülkelerin istihbarat örgütlerindeki bütün bilgiler Amerika'nın eline geçti. Amerika, bu yolla diğer ülkelerin istihbarat örgütlerini izledi. O ülkelerin planlarını, komşu devletlerle ilişkilerini, yöneticilerin konuşmalarını gözetledi. Amerika ve İsrail, yarattıkları bu programlarla bütün dünyayı izleyebiliyorlar.
Bunlar engellenemiyor mu?
Bunu engelleyecek bir program bulursunuz ama sizin şifreleme programınız şifre kırıcılar tarafından her zaman aşılır. Uydular var olduğundan beri her şey, her kişi çok rahat kontrol ediliyor. Çünkü her türlü yazışma ve doküman artık bilgisayarlarda bulunuyor. Bilgisayarların uydularla korelasyonu olduğu için elektronik ortamda her kişi, her ülke artık kontrol edilebiliyor. Ülkeler sistemlerini değiştirseler bile girilemeyecek bir sistem yok. Pentagon'un sitesine bile girildi.
E-mail'lere dönelim. Gönderdiğimiz bütün e-mail'lerin kayıtları bir yerlerde saklı mı?
Tabii ki. Dünyada internet üzerinden yapılan tüm yazışmalar, e-mail'ler Amerika'da 'root server' denilen 13 tane kök bilgisayardan geçiyor. Tüm interneti Amerika'daki bu 13 kök bilgisayar yönetiyor. Ayrıca Amerika, 11 Eylül'den sonra getirdiği antiterör yasalarıyla, tüm internet servis sağlayıcılarının kendilerindeki yazışmaları bir yıl süreyle saklamalarını ve istendiği takdirde bunları Emniyet ve istihbarat örgütlerine vermelerini zorunlu kıldı. Yani, bilgisayar üzerinden yapılan her haberleşme kayıtlara geçiyor ve mahremiyetine bakılmaksızın istenildiğinde de aleyhinize kullanılıyor. Mesela Türkiye'de de internete servis sağlayıcılar üzerinden bağlanıyorsunuz. Ne kadar süreyle olduğu bilinmiyor ama bütün yazışmalar ve e-mailler bunlarda saklı. Hatırlarsınız, üç yıl önce Doğu Perinçek, eski AB Türkiye temsilcisi Karen Fogg'un bazı gazetecilerle yazışmalarını deşifre etmişti. Şunu da söylemek lazım. Eğer kişi e-mail'lerini özel olarak şifrelemiyorsa...
Ne olur?
Biraz bilgisayar ve internetle uğraşan biri bile, bilgisayar yazılımı okuyan üniversite üçüncü sınıf öğrencisi bile bir başkasının e-mail'lerine girebilir. Bu, yapılan bir şey. İnsanların mahremiyetine girmek çok basitleşti. Kişilerin ve şirketlerin mahremiyetine, ülkelerin bilgilerine kolayca tecavüz ediliyor. Türkiye'de bazı şirketler var.
Ne şirketleri bunlar?
Sizin adınıza rakip şirketin bilgisayarlarına giriyor ve size bilgileri veriyor. Şirketler için olduğu gibi, kişiler hakkında da böyle bilgi edinebilirsiniz. Günümüz bilgi toplumunun en büyük sorunu kişilerin mahremiyetine ve özgürlüklerine yönelik tecavüzlerdir. Bu tecavüzü de istihbarat örgütleri, özel şirketler veya kişiler yapar. Geçenlerde internette bir ilan vardı. Bir Türk şirketi 'Bilgi bankamda 800 bin kişinin mail adresleri var, bunları satıyorum' diyordu. İstanbul'da bu işi yapan 17 şirket var. İnternette kişiler hangi siteleri geziyor. Nerelerde surf yapıyor, internetten ne satın alıyor artık bu bilgiler de kişi profilleri halinde çıkarılmaya başlandı. Böylece sizin internette yaptığınız her işlem, ziyaret ettiğiniz siteye kadar her şey bazı servis sağlayıcılarca gözetleniyor.
Hangi amaçla gözetleniyor?
Bu bilgiyi ister istihbarat servislerine sağlarsınız, ister büyük şirketlere pazarlarsınız. Mahremiyetler ve bireysel özgürlükler elektronik gözetimle ortadan kalkıyor. Ticari yaşam ve sanayi dünyası istihbarat oyununun bir alanı haline geliyor. Amerika'da 11 Eylül'den sonra çıkarılan antiterör yasaları şu gerekçeye dayandırılmıştı. 'Şimdi savaş durumu var. Kişisel özgürlüklerden, mahremiyetlerden savaş koşullarına özgü olarak taviz verilebilir' denildi ve totaliter rejime dönük uygulamalar gündeme geldi. İngiltere'de de terör kanunları yürürlüğe girdi.
Türkiye'de de yeni bir terörle mücadele kanunu çıkarılıyor.
Dünyanın her yerinde aynı. İnsanlar terör korkusuyla öyle bir paranoya ortamına girdiler ki, gözetlenmeye razı oldular. Bunun hukuki altyapısı antiterör yasalarıyla oluşturuluyor işte. Zaten Huxley, Orwell gibi kara ütopyacıların söylediği de buydu. Terör insanlarda öyle korku yaratacak ki, insanlar güvenlik kaygısıyla gözetlenmeyi sonunda olağan karşılayacak ve totaliter sistemlere kayılacak. Bugün dünyanın en fazla kamerayla donatılmış ülkesi İngiltere. Londra'da bir yabancı 'olağan şüpheli' sayılarak, günde ortalama 300 kez kameraya alınıyor.
Amerika'da e-mail'lerin bir yıl saklandığını söylediniz. Türkiye'de e-mail'ler nasıl saklanıyor?
Türkiye'de bu konuda bir yasa yok ama sabit veya cep, telefonların hepsi kaydediliyor ve bütün bu kayıtlar saklanıyor. Bir siyasi parti cep telefonu konuşmalarına dayanılarak kapatılmak istenmişti hatırlarsanız. Türkiye'de elektronik gözetim gittikçe yoğunlaşıyor. EMASYA diye bir uygulama var. Artık her şehirdeki askeri karargâhta istihbarat birimi kuruluyor. Ayrıca Emniyet'in, MİT'in, askeriyenin ve jandarmanın da istihbarat birimleri var. Öte yandan derin devlet boyutuna giren bazı özel istihbarat birimleri de var.
Teknolojik ürünlerden yararlanan herkes büyük bir denetim ağının içinde mi bu durumda?
Eğer teknolojiyi kullanıyorsanız, gözetimin pençesindesiniz. Devletin, istihbarat örgütlerinin, derin devletin, illegal birimlerin, özel şirketlerin, tüketici profili üzerine çalışan pazarlama şirketlerinin sürekli gözetimi altındasınız. Olay bu kadar net. Türkiye'nin her zaman çeşitli korkuları vardır. Bu korkular yüzünden bu ülkede belli gruplar, kişiler sürekli izleniyor ve her yaptıkları raporlanıyor. Zaten devletlerin her zaman bir ulusal güvenlik kaygıları olmuştur. Zararlı ve tehlikeli gördükleri vatandaşlarını izlemişlerdir. Soğuk Savaş döneminde Amerika'nın Türkiye'de bilinen 13 üssü vardı. Doğu Bloku çökünce, Amerika bu istasyonların bazılarını boşalttı ve buralarda kullandığı Promis sistemini Türkiye'ye hibe etti. Teknolojisi geride kaldığı için Türkiye bunu uluslararası istihbaratta kullanamıyor ama bu sistemle kendi vatandaşını, telefonları, faksları, bilgisayarları, interneti izliyor.
İstihbarat örgütlerinin kullandığı Promis ve Echelon bilgisayar programları tam olarak nedir?
İnsanlara ait bilgiler elektronik ortamda farklı yerlerde olur. Diyelim ki sizin nüfus, vergi ve doğalgaz idarelerinde, işyerinizde kayıtlarınız var. Promis, bu farklı ortamları ve kişilere ait bölük pörçük bilgileri bir araya getiriyor, depoluyor ve bunlardan insansı yargılar çıkarıyor. Mesela hangi evlerde su kullanımı arttı, hangilerinde azaldı saptıyor ve bundan şu evdeki insan, bu eve geçti gibi sonuçlar çıkarıyor. İsrail, Promis'i Filistin'de çok kullandı. Filistinli mücahitler eylem için bazı evlerde bir araya geliyorlardı. İsrail su kullanımı artan hanelerde yoğun gözetime gitti. Yani Promis, bir istihbarat servisinin veya devletin sizinle ilgili hangi bilgilere ihtiyacı varsa hepsini sağlıyor. Bilgisayarınızda sakladığınız dosyalardan yazışmalarınıza, internette gezindiğiniz sitelerden kredi kartıyla alışverişlerinize, sağlık durumunuza, psikolojinize kadar insanın günlük yaşamında akla gelebilecek her şeyi kontrol ediyor. Zaten gözetim toplumu dediğimiz de insanın gündelik yaşamındaki rutinlerin bile belli güçlerin eline geçmesidir.
Peki Echelon programı nedir?
En gelişmiş izleme sistemi olan Echelon'un Türkiye dahil, dünyada birçok ülkede uydu trafiğini izleyen antenleri var. Bu programın sahipleri, Amerika, İsrail ve İngiltere. Uydu-bilgisayar korelasyonu sayesinde görüntü istihbaratı da var bu programda. Uydularla yerini belirlediğiniz kişinin koordinatlarıyla görüntü alıyorsunuz. Amerikalı kuramcılar, gece saatinde siyah tenis topunun yerinin bile uydularla saptandığını söylüyorlar.
Ellerinde bu kadar gelişmiş, ürkütücü izleme araçları varken Bin Ladin'i nasıl bulamıyorlar?
Bulamamak mümkün değil. Bulmak istemiyorlar. Red Kit her defasında Daltonları yakalar ama hiç öldürmez. Çünkü sonraki maceralarda Daltonlara ihtiyacı vardır. Bugünkü güvenlik sistemin, istihbarat servislerinin devamlılığı sağlamak için hep düşmanlara ihtiyaç var. Eğer Bin Ladin güvercinlerle haberleşmiyorsa yerini her zaman bulmak mümkün. Uydular dünyayı izleyen gözler, kulaklar oldu artık.
Bu 'büyük gözaltı'ndan kurtulmak mümkün mü?
Kişiler veya sistem, teknolojiyi kullandığı sürece kurtulmak mümkün değil. Üstelik teknoloji sürekli ilerlediği ve yeni nesiller de teknolojiye daha bağımlı yaşadıkları için bu büyük gözaltı çok daha artacak. Gözetim toplumunda milat 11 Eylül'dür. 11 Eylül'den önceki döneme 'enformasyon-bilgi toplumu' diyorduk.
Şimdi 'gözetim toplumu' diyoruz. Terör paranoyası insanların mahremiyetlerini ve özgürlüklerini yok ederek egemen güçlerin önündeki engelleri kaldırıyor.
--------------------------------------------------------
Tamam sapsallar, iyice okudunuz degilmi! Gicik oldunuz, sinirlendiniz belkide artik özel hayatiniz yok diye kizdiniz, olsun nasilsa yinede birsey yapabilecek degilsiniz. Simdi ABD ye yada devletinize birsey "yapmiyor" diye kiziyorsunuz. Kizdikcada devletiniz daha fazlasini getiriyor, yani tüm bunlarin olusmasinin nedeni sizsiniz! Dünya üzerindeki hükümetler ciftliklerin genel müdürlüklerini yapan makamlardan baska birsey degiller. Yani hicbir ülke bir digerine filmlerde gösterildigi gibi casusluk yaparak zaman harcamiyor. Bu mantik koyunlarin kafasina sokulmus olan sey. Bu mantik sadece koyunlar arasinda süphe ve korku yaratmak icin kullaniliyor. Tabiki her coban sürüsünün ne yaptigini bilmek icinde bu sistemi kullaniyor. Dünyada koyunlarin anladigi tarzda "Ülke" denen birsey yok. Hepsi ayni cati altinda ve el ele calisiyor.
Koyunlar ne kadar cok isterlerse, bir o kadar özgürlüklerini kaybederler, cünkü ticaret BU. Acgözlülügün ve hirsin sonu sahsi hapistir. Tipki kumar gibi, fisler özgürlügü temsil ediyor ve her oyuna girildiginde bir fis daha kaybediliyor, tabiki kasanin herzaman kazandigini oyuncu görmezden geliyor. Oyunu yaratan kazanan, oynayanda herzaman kaybedendir.
Echelon sistemi eski Panopticon mimarisinin bir yansimasidir. Simdi su korku ve izlenme stresini bir kenara birakin ve oturup iyi düsünün. Neden sizi izlemek istesinler? Borcunuz yok! Kredi karti kullanmiyorsunuz! Kullandiginiz telefon 3G degil! Yani neden izlenesiniz? Bu sistemler azgin koyunlari kontrol altinda tutmak icin kullanilir ve gereklidir, yani bugün gece vakti alt sokaktan üst sokaga rahatca gidebiliyorsaniz bunu bu sistemin yaratmis oldugu "uysallastirma" psikolojisine borclusunuz, yani sizi saldirgan koyunlardan koruyan sisteme!
Tipki bu resimde gördügünüz gibi, kulenin etrafi hücre dolu ve mahkumlari izleyen sadece bir yada iki gardiyan var, fakat mahkumlar gardiyanlari kulede iken göremiyorlar, hatta kulede bir gardiyanin oldugunu dahi bilemiyorlar. Bu sistemin amaci koyunlara "izleniyorsun" izlenimini verip psikolojik olarak uysallasmalarini saglamaktir. Cünkü bir yada iki gardiyanin ayni anda 500 mahkumu gözetlemesi yada kontrol altinda tutmasiimkansizdir, fakat egerki mahkumlara "ya beni izliyorsa" düsüncesini asilarsaniz hepsi birer kuzucuk gibi sakin sakin hücrelerinde olay cikarmadan oturmaya devam ederler. Bu düsünceyi asilamak icin en basta bir iki koyuna yaptigi herhangi bir seyden dolayi ceza verirseniz ve bunu digerlerinin gözleri önünde yaparsaniz, yaratmis oldugunuz "cezalandirilma" korkusu ile kontrolü ele alirsiniz. Bunun örnegini bugün medya yapiyor. Gözetleme kameralari sayesinde yakalanan suclular TV de teshir ediliyor ve diger koyunlarda ayni tip kameralardan taktirarak birbirlerini gözetlemeye basliyor. Koyunlara Süphe tohumlari ekiliyor ve Korku ile yönetiliyorlar. Yani simdi cevrenizdeki binlerce sahsi yada devlet kameralarinin her saniye tek tek kontrol edilebildiginimi saniyorsunuz? Bunun icin ne kadar cok personel ve kaynak gerektigini hic düsündünüzmü? Yani koyunlarin her adimini takip edebilmek IMKANSIZDIR! Etrafinizdaki kameralarin calismasinin bile geregi yok, önemli olan varliklari ile caydirici olmalaridir. Acaba cekiyormu? Ya yakalanirsam!? Bu korku koyunlari herzaman uysallastirir ve kontrol altinda kalmalarini saglar. Tipki tarladaki korkuluk gibi!!
Birakin koyunlar tirssin, gözetlendiklerini zannetsinler. Elitler simdi koyunlarin ne yaptigi ile ilgilenmiyorlar.Onlar gelecekte ne olacagi ve istedikleri gelecegi sekillendirmek icin bugün ne yapilmasi gerektigi ile ilgileniyorlar. Tüm bu gelismeler sirasindada koyunlarin uysal birer ev kedisi gibi artistlik yapmadan uymalarini sagliyorlar. Koyunlari süphe ve korkular yüzünden yine koyunlar kontrol ediyor, elitler bu isi kölelerin kendisine yüklemisken ne diye bununla ugrassinlar!
Tekrar edeyim, dünya üzerinde ulus yada ülke diye bir sey yok, hepsi sadece birer ciftlik. Dünya sadece bir tek devlet organina sahip yani BM konseyi. Tabiki bu konseyinde kontrol edicileri tüm devletlerin üstünde calisan elitler. Bunlara 13 aile, 300 klubü, Club of Rome yada Bilderberger Club deniyor, kim olduklarini bilsenizde zaten birsey farketmeyecek cünkü onlarinda bir üstü var. Dünyadaki hicbir Baskanin onlar karsisinda herhangi bir forsu yok, cünkü O da onlarin hizmetkari ve görevini iyi yaptigi sürece yönetimde kaliyor. Ajandanin disina cikan ya bir skandalla istifa ettirilir yada kafasina kursunu yer, bu kadar basit! Gercek patronlar sadece ve sadece perde arkasindan yönetirler!! Eger "iste dünyayi yöneten adam yada grup" diye bir haber duyarsaniz bilinki bu sadece bir amplifikasyon ve tek amaci dikkat dagitmak!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder