16 Mart 2012 Cuma

Illuminati ve Dogum Kontrolü


Merhaba düsünebilen elitler ve koyunlar,

Bugünkü konumuz "Dogum Kontrolü". Eger dikkat ederseniz koyunsal disiler arasinda dogum kontrol HAPlarinin kullanimi artik NORMAL bir hal almaya basladi. Yeni nesil üniversite mezunu yada kariyer pesindeki disilere bakarsaniz cogunun bu tip HAP yada aylik enjeksiyon gibi metodlari kullandigini görürsünüz, ayni zamandada bu disilerin anti-sexi davranislari ve bu tip dogum kontrol metodlari gibi zehrilerin KULLANIMI hususundaki görüsleride bunun GEREKLI oldugu yolundadir. Aslinda bugünün disilerinin kafasinda gezen düsünce; hangi sebeplerden dolayi bu tip HAP yada ASI metodlarini kullanmak ZORUNDA olduklaridir.
Eskiden kizlar hap gibi birsey kullanmiyorken, konu sex olunca neredeyse hicbiri bu tip haplari kullanmiyordu. Yani bir kizdan "hap kullanmiyorum" cümlesini duymak oldukca genel birseydi, yani nadir degil! Nadir olan sey, yeni yeni bitmeye baslayan liberal, kültür ve kariyer manyagi olma pesindekilerin "hap kullaniyorum" demesi idi. Ancak genel görüs, icinde ne oldugunu bilmediginiz ve hormonlarinizla nasil ugrastigi belli olmayan birseyi kullanmanin delilik oldugu idi. Yani yaklasik 15 sene evvel kadar bu böyle idi. Birakin bu bakirelik hikayelerini, neyin nasil yürüdügünü cok iyi biliyorsunuz!!! Bu tip bakirelik gelenekleri sadece erken hamilelikleri engellemek icin olusturulmus birer nüfus kontrol planidir. Bu plan inanc yada geleneksel yollarla halkin icine adapte edilir ve zamanlada artik koyunlar bunu bir "kanun" gibi algilar, böylecede koyunlar birbirlerini KONTROL etmeye baslar [sürü psikolojisi - ben yap(a)miyorsam sende yapma]. Bugün hangi kiz yada kadinla konussaniz mutlaka bir metod üzerine kafa yoruyorlardir. Anlatilan hormonel denge ve adetlerin düzenlenmesi yada az agrili adet dönemleri gibi cekici unsurlarda en cok haplara ragbet edilmesini sagliyor. Bu tip etkileri cevrelerine anlatan kadin yada kizlarda farkinda olmadan haplarin promosyonunu yapmis oluyorlar. "Valla kullandigimdan beri, adetim düzene girdi, fazla kanamada yok, sancilar cok azaldi, yani bana iyi geldi" gibi izahlar, kullanmayan ve tam olarak bu konularda sikayeti olan kadinlarin ilgisini cekiyor. Yani kadinlar agriyi yada kanamayi KONTROL etmek icin dogal döngüye comak sokuyorlar. Bu tipki koyunlarin basbakandan gelebilecek bir cagri aninda ellerinin serbest olmasi gerektigini düsünerek bütün gün kulaklarinda Bluetooth kulakliklarla gezmeleri gibi birsey. Ikiside programlanmis birer delilikten ibaret ve ikisininde belirli fakat koyunlarin idrak edemedigi amaclari var. Herhangi bir kadinla dogum kontrolü üzerine konusun, iki sey dikkatinizi cekecek!

1) Hamile kalmaya karsi hergün bir hap almanin NORMAL oldugunu düsünüyorlardir.

En ilginci ise,

2) "Dogum Kontrol" ün "Gebelik Önleme" den farkli bir metod oldugu hakkinda en ufak bir fikirleri dahi yoktur.

"Eee peki fark ne?" diye soracak tabi bazi minik moronosauruslar. Bir anlam degisitirme oyunu oynadigimi zannedecekler. Ikiside ayni sey öyle degilmi? Ahh ahh, tipki diger önergeli programlamalar gibi bunlarda cagristirma "sanati" ile beyinlere islenir. Tipki Sigorta kelimesinin, ki bu kelimenin hicbir objektif anlami yok, GÜVENCE ile bagdastirilmasi gibi. Yani koyunlarin programi Sigorta yaptirarak kendilerini Güvence altina aldiklarini sinyaller. (Afet sigortasi yapipta, eger bulundugunuz tüm sehir yikilsa, sigorta bunu ödememek icin nasil yan cizecek biliyorsunuz.) Eskiden gebelik kontrol metodlari vardi ve bu dogum kontrolden tamamen farkli bir kategoride tutuluyordu. Bugün sigirlar ikisinin arasindaki farki bilmiyor bile, yani onlar icin "dogum kontrol=tüm metodlar", artik zaten aradaki farkida izah edemezsiniz (niye edesinizki).

Gebelik kontrolü spermlerin döllenmeyi engellemelerini saglayan dogal yada yapay bir bariyer kurma metodudur. Prezervatif, disari cikarma, limon suyu dökme veya sicak su temasi ile spermleri öldürme..... Bunlar gibi daha bir cok benzer metodlar gebeligi önleyici, yani, kimyasalsiz, ilacsiz ve kisa süreli psikolojik etkisi haricinde hicbir yan etkisi olmayan seylerdir.

Ancak zamanla koyunlar düzenli ve kararli bir programlama ile bu yeni "dogum kontrol" anlaysini beyinlerine kaziyip, ilk adet dönemi ile beraber haplari yutmanin yararli birsey oldugunu zannetmeye basladilar. Yani bugün bu tip haplari kullanmak o kadar normallesiyorki, sanki cinsel iliskiye girebilmek icin, bu, o isin bir parcasi gibi görünüyor. Erkekler prezervatif ile sex yapmayi begenmiyor, buna: gaz maskesi ile gül koklamaya benziyor diyorlar. Bir erkek icin vazektomi zaten "NO WAY" oldugu icin, "hisli" bir iliski icin kadin bu tip haplari kullanmasi gereken tek sahis gibi ortada kaliyor. Koyunlar yine birbirlerini programliyor!!! Gerzekler... Bu metodun amaci Hamile Kalmayi önlemek degil! DOGUMU KONTROL etmek!!!
Biliyorum, yine "Eee, aradaki fark ne?" diyeceksiniz.
Pekala sapsallar, sadece bi an icin DÜSÜNÜN (yapabiliyorsaniz). Birakalim tüm bu programlanmis majisyen laflarini ve kelimeleri köklerinde inceleyelim.

1) HAMILELIK
2) DOGUM

Eger hayirseverlerin kendisi olsaydiniz (yada sadece zeki), hangisi sizin icin daha önemli olurdu? Hamilelik mi yoksa Dogum mu? Hamile bir koyun halen bir koyundur ve sadece doyurulacak BIR bogazdir! Dogum yapmis bir koyun icinde bulundugu kücük ciftlikte EXTRA bir bogazin daha doyurulmasini talep eder. Ortada ikisinin arasinda cok ACIK bir FARK var. Birde, iki seyinde ayni olduguna programlanmis koyunlar bu farki onlara izah etmeye calistiginiz zaman size sanki kafaniz güzelmis gibi bakarlar.

Izah ettigim sey acik. Dogum kontrol metodu kullanan bir kadin "dogurmamali"! Isin gercegi hamilelik sirasinda rahimde nelerin gerceklestigini dogum anina kadar kimse bilemiyor - cenin ölü dogabilir, gerizekali olabilir, mongol cikabilir, sakat dogabilir vs vs.... Yani gebelikten doguma kadar bebegin [normal] dogmasini engelleyebilecek bircok sey olabilir fakat bunlarin hepsi subjektiftir! Dogum kontrolü bundan cok cok ötede calisan OBJEKTIF bir sistemdir ve eger sigirlar bunun gecek amacini ögrenselerdi, hayirseverler oldukca büyük sorunlar yasarlardi. Tabiki böyle bir sey olmayacak, cünkü kadinlar karsilikli pembe beyin-hücresi paylasimi ve canta/ayakkabi alisverisi yapmaktan baska bir düsünceye kapilmazlar. Bunun icin hayirseverlere acmakta olduklari bircok yeni MALL (AVM) icin tesekkür etmeliyiz. Böylece kadinlar sürekli olarak düsünmek yerine materyal ivir zivirlarla mesgul kalirlar. Yani üniversite mezunu bir kizin, nedenini kendisine dogrudan aciklasam dahi, tam olarak idrak etmesi zor olur. En kisadan sunu desem:

Dogum Kontrol haplari OVULASYONU ENGELLER.
Evet yanlis okumadiniz, haplar kadinlarin ateslenip azmasini engeller. Aslinda bu GIZLI birsey degil. Önceden belirttigim gibi eskiden kadinlar bilmedikleri birseyin hormonlari ile oynamasina izin vermek istemezlerdi.

Anahtar Kelime: HORMONLAR

Yani kadini kadin yapan etkenlerin temel taslari. Yani hormonlari ile oynanmasini istemeyen kadinlarin demek istedigi sey aslinda aldiklari hazin birsekilde kurcalanip bozulmamasi idi. Daha bariz isterseniz: INLEMEK istiyorlardi!
(Özleyen varmi???)
O zamanlar kadinlar bu haplarin ovulasyonu ve akabindede azginligi frenledigini biliyorlardi. Fakat yine gelenekler bunun etrafa yayilmasini engelledi. Sssst cok ayip! Tabiki Fucktor abiler bu haplari "pazarlarken" ovulasyonun azalacagini yada degisiklik gösterecegini söyleyerek tezgah atiyorlardi. Kadinlar ovulasyonun ne oldugunu aslinda iyi biliyorlardi! (inlemeleeeeer)

Fakat bugünün yeni jenerasyonu ovulasyon yada hazsal inlemenin ne oldugu konusunda adam gibi bir fikre bile sahip degil. Genc yasta basliyorlar ve sanki kendilerine afrikadaki klitorektomi (klitorisin jilet ile kesilmesi) gibi bir sey yaparak cinsel hayatlarina veda ediyorlar.

Evet millet, artik kadinlarin neden igrenc kostümlerle gezdigini, femiNAZI takildiklarini, yatakta suratiniza mal mal baktiklarini, sacma sapan sac modelleri yaptirdiklarini ve neden sexe karsi ilgisiz olduklarini sanirim anlamaya basliyorsunuz. Sanki kisirlastirilmis kediler gibi geziniyorlar. Sebebinimi merak ediyordunuz, alin iste! Kadin hap kullaniyorsa bitmissiniz demektir. Evli iseniz en fazla 5 sene sonrada bosanacaksiniz, belkide 5 ay sonra.
Mart ayinda kediler cayir cayir yanarken disarida nasilda MAAAAUUUVVVV diye ciglik atiyorlar degilmi! Ilk potansiyel erkegi gördüklerindede kiclarini havaya kaldirip "gelsene" sinyali veriyorlar. Aslinda kediler bunu her ay 3-4 günlügüne yapiyorlar. Evinde kedi besleyen ne demek istedigimi cok iyi bilir. Bu davranisin nedeni kedininde ayni sekilde OVULASYON periyoduna girmesidir. Insanlar bundan farksiz. Kadinlar (hap kullanmayan) ovulasyon dönemlerinde yolda yürüken kalcalarini yukari dogru 1 ila 2,5 cm e kadar daha fazla kiritarak yürüler, cünkü bu icgüdüseldir. Buda erkek icin bir sinyaldir, yani erkekte bunu tipki diger hayvanlar gibi icgüdüsel olarak algilar. Bugünün kadinlari yavas yavas disari cikmayi yada diskoda kiclarini sallamayi istememeye basliyorlar cünkü icgüdüsel bir tavirlari bulunmuyor. Tipki birer kisirlastirilmis kedi gibiler, pusmus, kösede öylece. Sex konusunda diger kadinlarlada herhangi bir yarisa girme ihtiyaci duymadiklari icinde giyim tarzlarida git gide yerini alakasiz modalara birakiyor, buradada kadin dergileri yön veriyor. Orgazm ve HAZ denen seyin ne oldugunu bilemiyorlar, kisaca birer MAL sürüsünden ibaretler.
Bugünün tüm ünlü yada medyatik vizajlarinin havalarini kopyaladiklarini gördügünüz modern disilerin bu davranislarini aciklamanin en kolay yolu ovulasyonlarinin ENGELLENMESIDIR. Eger irtibatta oldugunuz yada etrafta gördügünüz kadinlar/kizlar sanki KLITlerinde bir sinir ucu yokmus gibi davraniyorlarsa, artik neden oldugunu biliyorsunuz. Yani karsinizdaki sey sadece bir DISI, kadin degil!


Tüm bunlar kadinlarin hamile kalmayi ve dogumu engelleyici metodlari bir arada kullanmaya karar vermeleri ile basladi. Eger hamilelik dogum demek ise, bu döllenmenin hemen ardindan zaten gerceklesiyordu. Buna bagli olarak dogumu elimine etmenin en saglam yolu onun özünü yok etmekle baslar: SEXE OLAN ARZU!

Bayanlar, artik sizin icin ovulasyon diye birsey yok, zaten belki bunun ne oldugunu dahi bilmiyorsunuzdur. Bir ara ansiklopedilere bakarak eskiden kadinlarin HAZ dedigi seyin ne oldugunu okuyarak anlamaya calisirsiniz.
(Veya hicbirsey yapmayin.... Aptal gibi takilin....... Evet böylesi daha iyi!!)
Bayanlara son bir öneri daha! Kötü sevisen erkek yoktur, sadece kontrol edemeyen kadin vardir. Erkek bir makinadir, kullanmayi bilmiyorsaniz sucu alete atmayin! Erkek performansindaki enerji ile kadini besler. Bu yüzden ertesi gün kadin evden siritarak (enerji dolu), erkekse basarili bir yüz ifadesi (kullanisli alet) ile cikar!
Pekiiiiiii.... Bana inanmayin.... Gidin Haydar Dümene sorun.... Muhahahahaahaaaaaa

Eriskinlerin Eriskinlikle Ilgili Söylemedikleri Sırlar


Merhaba düsünebilen elitler ve koyunlar,

Bugün belki elinizde imkan olsaydi, 14 yasindaki halinize hayat ile ilgili söylemek isteyeceginiz bircok kücük tüyolar olurdu: saclarini kes, etrafa giciklik yapma, belkide daha  az masturbasyon yap, en azindan bir gece kadar ve bak bakalim eline gecen bos zaman ile neler yapabileceksin. Kücük fakat önemli seyleri bilseydin orta, lise yada  üniversitede daha rahat bir gecis yapabilir ve hayattan daha fazlasini elde edebilrdin.

Tabiki hayat ile ilgili bilinmesi gereken cok daha önemli ve sanada mutlaka söylenmis olmasi gereken seylerde var.

Örnegin, asla bir erisikin (Adam) olamiyorsun! Sadece erisikinlik noktasindan basliyorsun. Tipki Askere girmeden adam olamazsin yada okulu bitirmeden bir yere varamazsin  gibi hikayelerle bu eriskin olma anina dogru yaklastirildigini düsünürsün ve birgün bir anda buuuum, artik sende bir eriskinsindir ve onlar gibi davranmalisindir.

Genc iken eriskin diye baktigim insanlarin kim olduklarina göre farkli hisler ve düsüncelere sahip olurdum. Yani tüm eriskinler ayni degildi! Ancak cok bilgili gibi görünenlerede  saygi ile bakmak ve onlar gibi olma arzusu vardi. Hatta bazen otorite olan bazi eriskinlerle girdigim anlamsiz ve gereksiz tartismalari sirf "istisnai" görerek eriskinligin bu  olmadigi kanisina variyordum. Kimisi icin icimden daima "zavalli, asla anlamayacak" diye düsünmeden edemezdim. Kisisel görüslerim sahistan sahisa degisik oldugu halde  zamanla gördügüm karakteristik davranislari tek bir cati altinda toplayarak son bir kaniya varmistim: her ne yapiyorlarsa buna eriskinlik deniyordu. Bazilari digerlerinden  daha kötü belkide, fakat sonuc olarak hepsi ayni eriskinlik sinifindan mezun olmus gibi görünüyorlar. Hepsi dünyanin nasil isledigini biliyor, hepsi onlari eriskin yapacak köklü  bir degisimden gecmis ve hepside senin benim anlayacagimdan cok farkli bir seviyede bir isleve sahipler. Teste girdiler yada isigi görüp tünele dogru ilerleyip tünelin öbür ucunda ne  oldugunu kesfettiler, yani genclikten eriskinlige ziplarken herkes ne yapmissa onlarda birsey yapmislardir degilmi?!

Kesinlikle bir eriskin olmadigin belli, cünkü halen etrafta kosturuyor ve hayatin nasil isledigini icinde yasayarak ve onunla bogusarak ögrenmeye calisiyorsun.

Isin Gercegi:

Ne bir test, ne bir isik, nede seni genclikten eriskinlige dogru tasiyan bir olay yada gelisme var. Yani eriskinlik denen bir organizasyona girmiyorsun. Üniversite diplomani  alirken kösede senin gelmeni bekleyip aniden önüne cikipta sunu diyen birisi yok: "Hey, madem artik sende eriskinler klübündesin al sana hayat ve var olma ile ilgili gizli  bilgiler ve okul disinda ise yarar bir insan olarak nasil hayatta kalirsin ile ilgili kitaplar."
"Madem ögrenimini tamamladin artik sana icinde hayat ve onun isleyis  kanunlarini kapsayan bu yazitlari yasal olarak verebilirim."

Ne bir sinif, ne bir test nede doldurulmasi gereken bir basvuru formu var. Birgün sadece artik digerleri gibi calisan ve fatura ödeyen biri oldugunun farkina variyorsun. Yeni  bir bilgiye sahip olmadin. Bir eriskin gibi hissetmiyorsun ve cogu seyin kontrolün altinda olmadigini farkediyorsun! Halen aptalsin. Halen otoritelerin sana söylediklerini  yapiyor ve uyguladikcada daha cok eriskin oldugunu zannediyorsun. Tipki 16 yasindaki partideki gibi halen alkolü kaldiramiyor ve 3 bardaktan sonra sabahleyin kendi  kusmugunun icinde uyaniyorsun. Geceleri annen üstünü örtmeye gelmedigi icin hastalaniyorsun. Aslinda ne idi ise halen O'sun, tek fark cevrenin seni görünüme bagli olarak  eriskinlik seviyesine atmis olmasi.
Takim elbise icinde berbat göründügünü söyleyen olmadimi hic?
Kücükken hatirlarmisin, eriskinleri herseyi bilen ve her problemi cözen kisiler olarak görürdük, cünkü onlar islerin nasil isledigini biliyorlardi!? Ayni insanlar bize ne yapmamiz  yada yapmamamiz gerektigini öyle bir sekilde söylerlerdiki, sanki dünyayi onlar yönetmekte idi!? Iste cocuklar bir eriskine bakinca yaklasik böyle birsey görüyorlar, fakat bu  yinede aslinda aptal oldugun esasini örtbas edemiyor.

Evlenerekte herhangi kisisel bir degisime ugramiyor ve daha önce gizlenmis fakat evlilik yemini altinda elde edilen gizli bir bilgiye ulasmiyorsun. Bir cocugun oldugu zaman  sadece bir baska sorumluluga daha sahip olmus oluyorsun fakat buna ragmen halen öncesinde ne idi isen simdide halen O'sun. Yani senin ile ilgili hicbir degisiklik olmuyor.  Cünkü... uhhhh iste sana bir tüyo... kimse sana cocuk isteyip istemedigine dair bir test yada basvuru belgesi vermiyor, sen sadece bir tanesine sahip oluyorsun. Bunu  hemen simdi yapip bir ebeveyn olabilirsin! Senin ebeveynlerin nasil cocuk yapilacagina yada bakilacagina dair bir kursa gidip diploma almadilar, sadece seni dogurdular.  Oldukca basit degilmi? :)

Devlet senin yarin bile bir cocuk sahibi olmana razi ve biliyorsunki bunu yaptigin icin sorgulanmayacak yada cezalandirilmayacaksin. Fakat, eger bir silah sahibi olmak  istesen bir sürü belge ve form doldurup üzerine bir ton para yatirman gerekecek. Güvenlik testleri ve saglik kontrolleri yaptirman gerek, hepsini ulastirdiktan sonrada belirli  bir süre bekleyip devletin bu izni sana verip vermeyecegini göreceksin. Bu bekleme sirasinda dogacak cocuklar ile bir ordu yaratmanda mümkün, cünkü bunun icin bir izin  almana gerek yok! Iste buda eriskinlerin yaptigi birsey, yani eriskin olmus olan seninde yapabilecegi birsey! Hicbir bürokratik engele takilmadan istedigin kadar bebek  yapabilirsin. Istersen AIDS yada Hepatit C ol, halen istedigin kadar cocuk yapip bunlari etrafa dagitarak tüm toplumun bu hastaliklarla bogusmasini saglayabilirsin. Eglenceli  gibi degilmi?! :)

Ebeveynlerin senin icin istedikleri kadar iyi olsunlar, sonucta onlarinda tipki senin gibi sifirdan baslayip ilerleyerek bugün ne iseler o olduklarini kesfettiginde belkide sok  olacaksin. Tipki senin simdi yaptigin gibi!

Eriskinlige alismaya basladikca yapiyor oldugun bircok seyin ne kadar manasiz oldugunu göreceksin. 

Ortaokul önemlidir. Lise önemlidir. Liseyi iyi bir notla bitirip üniversite icin uygun notlarin olmali. Üniversiteye basladiktan sonrada sonuna kadar devam etmelisin, cünkü  eger, eger, eger.... üniversiteyi bitiremezsen hayatin berbat olacak! Sadece bunu basararak yillik gelirini saglama alabilir ve elindeki diploma ile hayalindeki kiz ile  evlenebilirsin. Eger diploman varsa herkes sana farkli bakacak, onlardan daima bir basamak üstte olacaksin. Tabiki tüm bu eriskinlige adimlar listesindeki son dönemin  sadece 4 sene ile sinirli olmasi ve bunlarin haricinde ögrenilmis bilgilerin artik hicbir önemi yada gereginin kalmamis olmasi gecirmis oldugun diger 11 senelik okul döneminin  manasizligini ortaya cikarmaya basliyor. Fakat sen yinede diger eriskinler öyle düsündügü icin bu tarz bir egitimin halen gerekli oldugu görüsüne katiliyorsun. Itirazda  edemiyorsun, cünkü adamlar eriskin kardesim, onlar biliyorlar yani! Belkide anlamadigin baska bir neden var! Kutsal bir neden!?
Isin gercegine gelelim:

Okullarda ögrenecegin tek yetenek, digerleri ile sosyal iletisim kurma ve toplum icinde ise yarar bir insan olmayi idrak etmek. Cünkü BU hayatin boyunca daima yapiyor  olacagin tek sey! Oldukca garip bir sistem degilmi?! Cünkü üniversiteyi bitirince, ne mezunu olmus olduguna bakmaksizin, yapabilecegin en iyi is ögrencilik olacak, cünkü  bunu yaklasik 22 senedir durmadan yapiyordun. Arastiriyor, ezberliyor, teoriler üzerine kafa patlatiyor ve edebiyat ile beyninin son hücrelerini yok etmeye calisiyordun. Isin  ilginc tarafi, okulda hangi yetenegi ögrenmis olursan ol, seni ise alan kimse bunlara sahip olup olmadigini sormayacak yada calistigin iste bu yeteneklerinin sana bir yardimi  olmayacak ve bunlari zamanla unutacaksin.
"Peki, yeni müsteriler yaklasik 1 saat sonra burada olacaklar... Aranizdan biri yaklasik 5 sayfalik bir rapor yazarak Recep Ivedik filminin femi-nazi bir bakis acisi ile nasil yeni  bir imaj kazanacagini anlatsin."

Üniversite önemli olabilir, fakat orada ezberledikleriniz belkide düsünüldügü kadarda önemli degil! Insan olmaya ve cevre ile sosyal baglantilar kurmaya odaklanarak  kurumlarin sunacagi boktan isler yerine tanimis oldugun dogru insanlar sayesinde beklenmedik pozisyonlara gelmen daha olasi bir ihtimaldir. Profesörler ve diger zombi  koyunlar elde edecegin derecelerin önemini istedikleri kadar belirtsinler... is tarihinde hic kimse yapiyor oldugu isi iyi yaptigi sürece sirf okuldaki notlari zayifti diye isten  cikarilmadi. Yetenek sadece gösterilebildigi zaman saygi kazanan bir özelliktir, sadece bir parca kagit üzerine yazilmis olmasi kimseyi dogrudan ilgilendirmez!

Belkide cogunuz mezun olunan bölüm ile suan calisiyor oldugunuz isin ne kadar baglantisiz oldugunu görmeye baslamistir. Yani millet neyden mezun olmustu ve bugün ne is  yapiyorlar?! (Alman dil edebiyati mezunu, fakat suan boya fabrikasinin ihracat bölümünde. Iktisat mezunu, suan Migrosun kasasinda oturuyor ve iki cocuga bakiyor. Beden  egitimi ve spor mezunu, suan turistik bir tesiste hamam tellagi. Ilahiyat mezunu, suan lahuti.com da admin takiliyor. ). Tabiki bariz özel bölümlerde mevcut, doktorlar ve  eczacilar gibi. Belkide hataliyim, cünkü bende aptalim (üstte belirttim), buna ragmen ben sadece kisisel tecrübe üzerinden yaziyorum. Calisitigin isyerindeki insanlarin ne  mezunu olduklarina ve suan ne is yapiyor olduklarina bakarak ayni kaniya varman belki daha kolay olur. Cogunluk, dereclerine bakilmaksizin (üst yada alt) ayni ofis  ortaminda bulusuyorlar ve yapiyor olduklari is ile ilgili okulda aslinda hicbirsey ögrenmemis olduklarini kesfediyorlar. Cogunluk ise okuldaki bilgilerin bu is icin bir gün gerekli  olacagina inanmaya devam edip elde ettikleri dereceleri savunmaya calisiyorlar. Isyerindekiler ise belki asla mezuniyet derecesinin ne oldugunu sormayacak bile, cünkü  yapilmasi gereken sey yapildi zaten: bir is ve maasa sahipsin, gerisi sadece sosyal iletisime bagli yeni bir eriskinlik asamasindan ibaret. Facebook, email yada telefon  numaralari degis tokus edilmeye baslanir ve okulda ögrendigin en iyi seyi yapmaya devam edersin: sosyallesme ve cevre edinme!

Cocukken daima eriskin olmak icin geri sayardik, fakat zamanla gördükkü: eriskin olunca, 14 yasinda iken elimizde olan zaman, enerji ve yaptigimiz sacmaliklar icin  kullanabilecegimiz yalanlarin bir siniri vardi.
"Okulda olmaya uyuz oluyorum. Göt kadar sinifta tikis tikis oturup milletin agzinin kokusunu cekiyorum. Bir yandan önümdeki kizin sütyenini gördüm diye ani bir sertlesme  yasiyorum ve yumusayana kadar yerimi terk edemiyorum. Bir yandanda ergenlik sivilceleri.... offffff, daha kötü ne olabilirki?"

Isin gercegi:

Eger 14 iken kendime birsey söylemek isteseydim, bu, sanirim bu yazinin basligi olurdu. Cünkü dogru. 14 yasinda iken calismak gibi bir zorunluluk yok ve bu devlet  tarafindanda yasaklaniyor zaten. Yani fatura ödemek, savasta carpismak gibi baskalarinin senden beklentisi olabilecegi hic birsey yapmiyorsun. Sadece salak gibi okullara  gidip hayatin stresslerinden uzak takilyorsun. Sonsuz enerjin ve her türlü aptalligi yapabilecek kadar zamana sahipsin, ayrica kimse seni dogrudan dikkate almiyor, cünkü  henüz bir eriskin degilsin! O yüzden, sinifta iken uyumak yada etrafi rahatsiz edecek sakalari yapmamak gibi zaman kazandirici düsüncelerden uzak durman gerek, cünkü bir  süre sonra zamaninin ve enerjinin git gide azaldigini göreceksin ve tek problemin geri dönüsü olmayan bir yolda ilerliyor olman olacak. Elinde olan herseyi sadece "simdi"  kullanabilirsin, ne öncesinde nede sonrasinda, sadece simdi!

Bunlari yazarak bir baska "gencligin kötü gidisati" yazisi olsun istemiyorum. Yanlis anlasilmayayim - büyümek gercekten iyi birsey! Gecenlerde disarida bir restaurantta  otururken kendime aile boyu karides tava siparis ettim ve hepsini yedim, cünkü hosuma gidiyorlar ve etrafta beni bunu yapmaktan alikoyabilecek kimsede yok! Cünkü bir  eriskin olarak istedigim herseyi yapabilirim!? Hayati, kimse genel olarak, yaslandikca daha ilginc görüyor demiyorum. (Bu arada, 14 iken eglence icin elinde olan zaman ile  24 dündeki tecrübelerin ile yapacagin eglenceler belki daha iyi olacak).... Benim düsündügüm daha cok, cocuklari elde etmeleri gereken dereceler ve buna bagli olarak hayat  icin hazirlayacagimiza, onlara hayatlarinda aptalca seyleri yapabilecekleri bir zaman penceresi oldugunu ve bunun bir kere kapandiktan sonra bir daha asla acilmayacagini  izah etmek olurdu. Ögretmenler dahi 14 ün sosyal olarak kabullenilebilecek aptal davranislarin son yasi oldugunu bilirler. E, Peki o zaman ne diye halen cocuklara herhangi  bir hayati yapiyi ögretmeye ugrasiyoruz? Zaten ögrenmiyorlarmi? 

Bakin, genc olmanin kolay birsey olmadigini herkes biliyor fakat Lusifer adina arada bir sinemya kacak girmek yada merdiven altinda ic camasirlarini seyretmek yada  yakindaki bir agaca cikmak icin halen gec degil!

Tabiki genc enerjini para kazanmak icin kullanacaksin, araba kullanma yetenegine kavusacaksin, pornolari seyrederek cinselligi anladigini zannedeceksin (G Noktasi, cok  önemli :) .... fakat 14 yasinda iken, günlerce uykusuzlugu kaldirabilir ve sabah aksam fast food yieyerek hayatta kalabilirsin, cünkü insan metabolizmasi karmik bir sekilde  adil olmayan bir yönde gelisiyor ve yakindada tüm bu özelliklerin yok oldugunu anliyorsun, hemde sonsuza dek.

Buda bana sunu hatirlatiyor...

Bir yil, son bir kere yaz tatilini ve partileri yasayacaksin ve bunun son Yazin oldugunun farkina bile varmayacaksin!
"Vaay, 15 yasindayim ve hayat mükemmel isliyor. Önümde bir baska okul sezonu ve onun ardindanda 3 aylik bir yaz tatili var... iste bu asla degismeyecek, bu yüzdende  bunun üzerine bir saniye bile kafa yormama gerek yok.!

Isin gercegi:

Eger bir ögretmen degilsen, bir gün yaz tatillerinin sonu gelecek ve bir daha asla onlari geri getiremeyeceksin. Oldukca acik secik bir nokta, belkide bilincaltinda biryerde  bunu biliyorsunda, belki henüz bunu yasamadin fakat sana garanti edebilirimki bu an geldiginde cok büyük bir sürpriz yasamis olacaksin. Istedigin kadar bunlari söylemeyi  tekrar et: "Tabiki, bir gün bir isim olacak, yaz tatillerim son bulacak ve calisiyor olacagim, hayat böyle, biliyorum".... bir kere bunu "yapmaya" baslamak ile bunlari  söylemenin farkini göreceksin. Bunun bos zamana sahip olup hafta ortasi plaja gitmek yada aksamlari barlarda kafayi cekmek ve sorumluluktan kacinmak oldugunu  zannetme. Durum bundan daha fazla. Okul düzeni seni 20 sene kadar hayatin iki paragraftan ibaret olduguna dair inandiriyor (doktrinasyon). Okulun bir senesi bitince  hayatin bir paragrafida sona eriyor, böylece sende yeni kararlar verebiliyorsun: "Peki, yeni bir paragrafa basliyorum, daha iyi olacagim ve gelecek sefer daha yeni  olacagim". Bu paragrafta sona erince bir sonrakinde daha öncekine nazaran dahada yeni oluyorsun. (Emo, gotik yada apachi gibi giyinmis olmanda bu yeni sen  paragraflarina dahil).
"Hey millet okul bitti, artik top sakal birakabilirim ve yeni "ben"i tanitabilirim. Bu arada yeni bir rock grubuna üyeyim. Adamlar cok cool."

Aslinda hayatini bir düzende tutman oldukca kolay, yani sunu diyebilmen: "Orta sonda beden dersinde paso basket ve futbol oynardik, ardindanda internet cafede counter  strike partisi yapardik," ve "Lisenin basinda tek düsündügümüz sey üst sinif kizlara asilmaktan baska birsey degildi," ve "Üniversite sirasinda aslinda yapmaya calistigim tek  sey kim oldugumu ve nasil isledigimi anlamaya calismakti, yani bir ton ot cekmek".

Birgün bunlarin hepsi sonsuza dek bir son buluyor. Hayatin yillara bölünmeyecek, yillarinda sömesterlere bölünmeyecek ve ayni sekildede kis ve yaz dönemleri olmayacak.  Hayatin sadece yapiyor oldugun ise bagli olacak. Birgün (teknik olarak Yazin) durup sunu anlayacaksin: Teknik olarak Yaz sezonunun hicbir manasi yok! Halen ofisine,  fabrikana yada uzay gemine gidip pazartesiden cumaya calismaya devam ediyorsun. Yaz aylari bitip sonbahar geldiginde, bu baskalari icin yeni bir baslangic gibi  görünürken, senin icin hicbir manasi olmayacak. Hava durumuna bakmaksizin, aslinda yaz ile kis arasinda hicbir fark yok, hepsi, yani is, aile, haftasonlari... beraber karisip  bir kurdela gibi etrafini sarmis olan hayatini olusturuyor olacak. Ayrica bircok insan gercek bir yaz gecirmis olduklari zamani oldukca geeeeeeeec fark ediyorlar. Mezun  olduktan sonra bir is bulmak ile ilgili o kadar cok düsünüyorsunki, IS derken bunun özgürlügüne getirdigi kisitlamalari fark bile edemiyorsun.

Bir gün sadece bir ise sahip olacaksin ve, eger isinde iyi ve basarili isen bu mekandan kovulmayacaksin, böylecede 3 ay arka arkaya tatil hayallerinide sonsuza dek  unutacaksin.

Aslinda bir salaksin!

Sürekli olarak bilgiye maruz kaliyorsun. Bir ögrenci olarak sinif sinif geziyor, ögretmenlerden herseyle ilgili esaslari aliyorsun, buda senin tüm varolma sebebini teskil ediyor  gibi görünüyor. Siranda otururken biri sana osmanli tarihini anlatiyor, bir digeride bir süre sonra bakterilerin diskilarini nasil biraktiklarini, ardindan biraz ingilizce  ögreniyorsun ve bir ara zil caliyor, aradan sonrada matematige devam ediyorsun. Yirmilerine kadar önemli oldugu belirtilen ne varsa ezberliyorsun, hemde haftanin her  günü. Hmmm, yani kesinlikle birseyler biliyor olmalisin degilmi!?

Isin gercegi:

Iste sana ne olacagi ile ilgili bir bilgi. Gelmis oldugun bir noktada, kendine karsi dürüst bir sekilde, hayatla ilgili herseyi cözmüs olduguna inanacaksin. Bulundugun noktada  artik kendini taniyorsun, hayatinla ne yapmak istedigini biliyorsun, kiminle evlenecegine karar verdin, insanlarin nasil davrandigini cözdün, yani cok iyi bir karakter analizi  yapabiliyorsun. Tam olarak 2 yil sonra sunu diyeceksin "Abicim, iki sene evvel hayati cözdüm derken ne salakmisim yaaa, fakat simdi HARBIDENDE cözdüm yani". Biraz  sakinlestikten sonra tekrar geriye bakip genciligindeki aptalliklarina güleceksin. "Nasil olurda hayat ASLINDA "Y" den ibaret iken onun aslinda "X" ten ibaret oldugunu  düsünebilirdim? Salak genc kafam".

Iki sene sonra ayni seyi tekrar yapiyor olacaksin - tüm o eski görüslerini bir kenara atip yeni ve mükemmel olan görüsünü savunacaksin. Aslinda bu islemi her iki senede bir  tekrarliyor olacaksin. Hayat, yani benim kendi tecrübelerime bagli olarak, sürekli olarak gecmis SEN'i inceleyip aslinda ne kadar aptal oldugunu bulmakla ilgili gibi. Ayrica  kendini sürekli olarak ikna edecegin seylerde kendini tekrar etmeye devam edecek. Bundan iki yil evvel hicbir fikrin olmamis olmasina ragmen bugün bunu anlamis oldugun  icin bir süreden sonra bu islemin zirvesine ulasacaksin ve sunu diyeceksin: "Abicim, iki sene evvel ne salakmisim ya, hatta bunun öncesindeki iki sene ve onun gerisindeki  diger iki seneler boyunca harbiden salakmisim yani... Sanirim durum su! Herseyi anlamis ve cözmüs oldugumu düsünsemde aslinda suan bile bir salak oldugumu  kabullenemiyorum". :)

Aptalligimin aslinda sonsuz oldugunu anlamak herhalde hayatta ögrenebilecegim en önemli ders idi.

Bircok insan bir kitap yada filmden sonra sunu düsünür: "Evet, iste dünya denen sey böyle isliyor". Sonrasinda üniversiteye giderken aldiklari ilk filozofi dersindede: "Yo, yo,  yooo... Aslinda dünya tam olarak böyle isliyor" diye düsünmeye devam ederler. Cok okuyup, hersey üzerine cokca konustuktan sonrada ortaya hersey ile ilgili bir teori  atarlar. Aslinda ne kadar aptal oldugunu kabullenememis birisi ortaya yeni teorilerle cikar ve insanlarin davranislarini kategorize etmeye calisir. Üniversitelilerin takildigi bir  bara yada klübe gidip 21lik bir kiza bir süre takilin, size garanti ederimki konusmanin bir noktasinda kiz cikip "dünyada alti tür insanin varolduguna inaniyorum ve sende "X"  kategorisine tam uyuyorsun" yada "Aha, demekki sen tesadüfi gelismeleri begeniyorsun. Benim teorime göre tesadüfi gelisme beklentisi olanlar su tip insanlardir...."  diyerek tüm karmasik hayatini kisa ve öz bir sekilde tek bir cümleye sigdirir. Yani bir baskasinin müzik, yemek yada ayakkabi zevkine göre ne olup olmadigini tahmin edip  bundan bir profil cikarmak oldukca zeki insanlarin yapabilecegi sey olsa gerek. Sanirim bunun icinde üniversiteye gitmek sart. :)

Aynisini bende yaptim. Bulustugum herkese ayni sorulari sorardim ve aldigim cevaplar dogrultusunda karsimdaki kisiyi tamemen cözmüs olduguma kendimi inandirirdim.  Bunu yapiyordum cünkü halen (ve o zamanlarda) ne kadar aptal oldugumu göremiyordum.

Fakat, yinede, bunlarin hepsi normal, cünkü aynisini herkes yapiyor. Ulasacagin bir noktada artik insanlari kategorize etmeyi birakiyor ve herseye bir cevap bulma arzunu  frenliyorsun. Halen bir insan gibi büyüyor olacaksin, fakat bir gün sakince oturup kendine "Hey, ben sadece birseyler yapan bir salagim" itirafini yaptigin zaman, hersey daha  sakin ve rahat olmaya baslayacak. Cünkü nasil evirsen yada cevirsende  biliyorsunki dünya ne ise o. Salaklardan olusan bir sürü, sürekli olarak birseyler yapiyor ve taki  dünyayi yok edip herkesi öldürene kadarda devam ediyorlar

Halen bir eriskin olmak istediginden emin olan varmi?
"Iki şey sonsuzdur, insanoğlunun aptallığı ve evren. Fakat ikincisinden o kadar emin değilim..." Einstein 

Adenoid Hynkelin Konusmasi


Merhaba düsünebilen elitler ve koyunlar,

Hynkel'in Konusmasi
Üzgünüm ama ben bir imparator olmak istemiyorum - bu beni ilgilendirmiyor - kimseyi yönetmek yada fethetmek istemiyorum. Mümünkse herkese, yahudi olan yada olmayana, siyahlara, beyazlara yardim etmeliyim. Hepimiz birbirimize yardim etmek isteriz, insanlar böyledir.

Hepimiz birbirimizin mutlulugu icin yasamak isteriz, sefaleti icin degil. Birbirimizden nefret etmek yada horgörmek istemeyiz. Bu dünyada herkese yer var ve dünyanin kaynaklari herkese yetecek kadar zengin.

Yasamin sekli özgür ve güzel olabilir.

Fakat biz (dogru) yolu kaybettik.

Acgözlülük insanlarin ruhunu zehirledi - dünyayi nefretle sardi - kaz yürüyüsünde sefalete ve katlima sürükledi.

Hizi gelistirdik fakat kendimizi icine hapsettik: makinalasma bize bolluk getirdikce yoksulluga sürüklendik. Bilgimiz bizi süpheci, zekamiz ise sert ve kaba yapti. Cok düsünüyor fakat az hissediyoruz: makinalasmadan cok insanliga ihtiyacimiz var; zekilesmekten cok nezakete ve sefkate ihtiyacimiz var. Bu nitelikler olmadan yasam vahsilesecek ve hersey yok olacak.

Ucak ve radyo bizi birbirimize dahada yakinlastirdi. Tüm bu buluslarin dogasi insanin iyiligi icin, evrensel bir kardesligin ve birligin hepimize olan yarari icin bagiriyor. Suan bile sesim dünyadaki bir cok insana, milyonlarca caresiz erkege, kadina ve cocuklara  ulasiyor,  masumlari hapsettiren ve iskence ettiren bir sistemin kurbani olanlar. Beni duyabilenlere "Umutusuzluga kapilmayin" diyorum.

Üzerimize gelmekte olan sefalet sadece acgözlülügün, acinin ve insanligin gelisiminden korkanlarin eseri: insanlarin nefreti gececek ve diktatörler ölecek ve insanlardan aldiklari güc tekrar insanlara geri dönecek, insanlar yok olana kadarda hürriyet asla yok olmayacak.

Askerler - sizi kurban eden, ölüme yollayan, kölelestiren, hayatinizi kontrol altina alan, ne söyleyip ne düsüneceginizi söyleyen, size istediklerini yediren ve ölümüne calistiran ve birer sigir sürüsü gibi davranan canavarlara kendinizi teslim etmeyin.

Kendinizi bu insanlik disi davrananlara, makina gibi olanlara ve makina gibi zihini ve kalbi olanlara  teslim etmeyin. Sizler makina degilsiniz. Sizler sigir sürüsü degilsiniz. Sizler INSANSINIZ. Hepinizin kalbinde insanliga olan sevginiz var. Nefret etmiyorsunuz - sadece sevilmeyenler nefret eder. Sadece sevilmeyen ve insan olamayanlar. Askerler - kölelik icin degil, özgürlük icin savasin.
Saint Luke'un 17. ayetinde "Tanrinin kralligi insanin icindedir" diye yazar - bir kiside yada bir grupta degil - tüm insanlarda - sizin icinizde, siz insanlarin icinde.

Gücü siz insanlar barindiriyorsunuz, makinalari yapmak icin, mutluluk yaratmak icin. Siz insanlardaki gücünüz ile hayati özgür ve güzel yapabilir, bu hayati muhtesem bir maceraya dönüstürebilirsiniz. O zaman demokrasi adina gelin bu gücü kullanalim - gelin birleselim. Gelin yeni bir dünya icin savasalim, daha saygin bir dünyada herkese calisma sansi tanimak ve gelecekteki güvenliginizi saglamak icin. Bu SÖZlerle canavarlar gücü sizden elde ettiler fakat yalan söylüyorlar. Sözlerini yerine getirmiyorlar, aslada getirmeyecekler. Diktatörler kendilerini özgür kilarken insanlari kölelestiriyor. Simdi gelin bu SÖZü yerine getirmek icin savasalim. Gelin dünyayi özgür kilmak, ulusal sinirlari kaldirmak, acgözlülügü, nefreti ve  hosgörüsüzlügü yok etmek icin savasalim. Gelin dünyevi bir neden icin savasalim, bilimin ve gelismenin insanligi mutluluga götürecegi bir dünya icin.

Askerler - demokrasi adina, gelin birleselim!

-------------------------------------------------------------------------------
Evet, konusma gercekten cok güzel, ic acici, ilham verici, sürükleyici, heyecan verici ve en önemliside körükleyici! Ilk yariya kadar gecekten güzel gidiyor fakat sona dogru tekrar ayni noktaya geri dönüyor: Savas! Bugün bile yapilan savaslarin nedeni "Özgürlük" yada "Demokrasi" getirmek icin degilmi? Diger diktatörlerde ayni seyi ayni mazeretler altinda yaymaya ugrasmiyorlarmiydi? Demokrasi ve Özgürlük.... Daima sanki eksiklermis gibi elde etmek icin koyunlarin pesinden kostugu sey. Aslada özgürlügü elde edemeyecekler, nedenmi, cünkü yaptiklari tek sey savasarak bunu bir baskasina devretmek. Baska bir mazeret yada isim altinda, kendilerine yeni yalanlar uydurarak, yani "YENI" olan seyin önemini dile getirerek. Tüm savasin ardindanda "gelisme" adi altinda bir ilerleme kaydedildigi hayali ile hersey tekrar sil bastan baslar: Restart Matrix/Yeni Lideri Bul/Dediklerini Yap/Itaat Et/Öl [Run] Enter. Gelisme dendigi zaman akla sanki "ilerleme" yani sürekli yukari dogru devam eden bir hareketlenme varmis gibi bir his dogar! Bir gelismenin asagiya yani terse dogru isleyebiliyor olmasi koyunlarin asla idrak edemiyecegi bir konseptir. Bu nedenlede "gelisme" yada "ilerleme" kelimelerinin yarattigi ilüzyon cok cekicidir! Kadim tarihi ve arkeolojiyi iyi incelerseniz önceki uluslarin bizim suanki teknolojimizden cok daha üstün bir teknolojiye sahip olmus olduklarini görürsünüz. Bu nedenlede halen kimse piramitlerin nasil yapilmis oldugunu yada binlerce tonluk sütünlarin nasil hareket ettirlmis oldugu üzerine kesin bir sey söyleyemiyor. Neden? Cünkü bugünkü insanlar sadece kendilerinkine esdeger yada alt bir teknolojiyi idrak edebiliyorlar. Bilinenin ötesi ise "Maji", "Magick" yada "Sihir" olarak tasrif ediliyor. Yani insanlik aslinda bir ilerleme kaydediyor, fakat aslinda bu ilerleme geriye dogru, yani ilkellige! Cünkü problemler halen onlari yaratmis olan ayni bilinc sistemi ile cözülmeye calisiliyor. Buda gittikce isin dahada kötüye dogru "ilerlemesine" neden oluyor. Lafi fazla uzatmadan gelin Charlie Chaplinin mimiklerini inceleyelim. Bakalim dediklerine kendiside inaniyormu!  
Burada "Askerler - gelin birleselim" diye bagirdigi ani görüyoruz. Yüz ifadesine ve gözlerine bakin! Bir sevinc isiltisi varmi? Basari hissi? Dogruyu yaptigi hissi? 
Bu anda halk onun konusmasi karsisinda bagiriyor, alkisliyor, coskuya kapiliyor, hepsi yeni bir UMUT ile dolmus. Ya Charlie'nin yüzü?! Neden bir tepki veremiyor? Neden sevinemiyor? Neden heyecanlanmiyor? Yaptigi sey dogru degilmiydi yoksa? 
Artik elide acik degil! Aniden kapatiyor. Avucunu actiginda bir UMUT dalgasi yaratmisti ve halk cosmaya baslamisti. Ne oldu birden bire, neden avucunu kapatti? Aklina ne geldi? Gözleri düsünüyor oldugunu belirtiyor. Bu tavir basarili bir konusmacinin yapacagi seymi? Istedigini elde etmis olan bir politikaci böylemi davranirdi? Halki costurup istenilen hedefe yöneltmek amac degilmiydi?
Ohhh Charlie ne oldu sanaaaa? Evde ocagin altini kapatmayimi unuttun? Neden sevinmiyorsun? iyi birsey yaptin iste, artik halk sana bayiliyor. Senin dedigini harfiyen uygulamaya hazirlar. Baglamanin en kralini cektin. Mükemmeldin. Peki neden elin basinda? Sence yaptigin bir hatamiydi yani? 

Bu hareketin ne manaya geldigini sanirim bu resim cok iyi izah edebiliyor. Evet, Charlie aslinda yaptigi konusma ile aslinda hicbirseyi degistirmedigini idrak etti. Kendini Hitlerin karsiti olarak göstermeye calisti fakat sonuc yinede degismedi. Nedenmi? Cünkü anladiki insanlar yine bir liderin pesine takilacak ve onun sundugu ideolojiyi oturtmak icin savasacaklar. Önceden tarlayi korumak icindi, simdi ise özgürlük ve demokrasi icin. Oyuncular ve efektler ayni sadece sahne farkli. Yani koyunlara sadece bir konsept ve bunu oturtmak icin onlarin "yararina" gibi görünen bir neden sunarsaniz daima bunun ugruna savasmaya hazir olurlar, hemde istisnasiz. Neden peki? Cünkü koyunlar sürü psikolojisinde yasarken yaptiklarini daima toplum adina diye nitelendirerek hakli cikmaya calisirlar. Koyunlar düsünmeyen ve sorumluluk alma yetisi olmayan bir sürü olduklari icin daima bunu yapabilecek yetiye sahip bir cobana ihtiyac duyarlar, istisnasiz bir sekilde hemde! Koyunlar sahsi özgürlügün ne oldugu hususunda kisitli bir anlayisa sahiptirler, bu nedenlede bu anlayisi hakli cikarmak icin sürüler halinde yasamayi ve beraber karar vermeyi tercih ederler. Özgürlük anlayislarinin disindaki davranislari ise siddet ile bastirmayi öngörürüler. Örnegin disarida bir kafedesiniz ve esinizle beraber sarmas dolassiniz, belkide öpüsüyorsunuz, sadece caniniz istedigi icin, özgür oldugunuz icin. Peki bunu yapinca ne oluyor? Etraftaki koyunlar yan yan bakmaya, mirildanmaya ve öksürmeye basliyorlar, hatta bazen "aile var" ayaklari yapip yaptiginizi bölmeye calisiyorlar, cünkü aynisini kendileri yapamiyorlar, bu yüzdende sizde yapamamalisiniz! Sürünün icsel asimilasyon mekanizmasi böyle isliyor. Eger sürüye uymazsaniz sikayet yada siddete maruz kalirsiniz. Cünkü koyunlara onlari umursamadiginizi ve özgür oldugunuzu belli ederseniz size verecekleri ilk tepkide bu olacaktir! Düzene uy yada defol.  Koyunlari en cok kizdiran sey onlara özgürce yaptiginiz hareketlerinizle aslinda özgür olmadiklarini ima yada tasdik etmektir.
Dünyadaki tüm liderler koyunlarin bu davranislarini iyi bildikleri icin koyunlari yönetmenin bircok yolunu bilmektedirler. Hayirseverler koyunlarin davranislarini tamamen ve ayrintili bicimde incelemek icin yillardir onlari psikoljik testlere tabi tutmuslardir. Asirlardir desek daha dogru. Böylece yönetilmek istemeleri icin gereken herseyi tedarik ederler. Bunun en önemlisi ise verilen sözlere dolu bir paket ve üzerinde kocaman bir UMUT kurdelasi. Liderler daima halkin istedigi yalanlari dogrudan yüzlerine söylerler. Buna kisaca Arz-Talep diyelim. Liderler eger gercekleri oldugu gibi ortaya cikarsalardi koyunlar ne yapardi? Sokaklarda vahsi birer sigir gibi kosturur ve siddete basvururlardi, cünkü gercekleri bilmek yerine hayal ve umutlarla dolu bir hayati yasamak onlar icin daha kolaydir. Bu yüzdende kendilerine her denileni yapmaya daima hazirdirlar. Yeterki onlari realiteden uzak tutun! Bir lider olarak yaptiklariniz icin daima bir sebep yada günah kecisi bulabilirsiniz. En kötüsü bir intihar yada sex skandali senaryosu düzenleyip ortadan kaybolursunuz :-). Sonuc olarak yerinize yeni bir lider gelir ve bu hep böyle devam eder. Cünkü koyunlar coban bagimlisidir, onsuz nereye gideceklerini, ne yapacaklarini ve nasil "ilerleyeceklerini" bilemezler. Karanlikta kaybolmus bir sürü gibi saga sola carpar, ucurumlardan düserler! Coban onlarin "isigidir", yol gösterendir!
Simdide Hitleri ele alalim. Bakin nasil konusuyor. Hayatinizda görebileceginiz en profesyonel hipnoterapistlerden biri. Fikirlerini aciklarken nasilda heyecan dolu. Gücün kendine dogru aktigini nasilda hissediyor. Neredeyse kendinen gececek gibi. Kendini konusmasina adamis ve hayalini gerceklestirmesine az kalmis gibi bir tavirda.
Elini yumruk yapmis ve ne istedigini bilen Lider statüsünü koyunlara sergiliyor. Sert ve kararli. Tam bir cobanin olmasi gerektigi gibi. Haaaaayt Ulaaaaan!!! Kadir Inanir gibi cakarim suratinin ortasina dercesine.
Istedigimi alacagim, kralini tanimam tripleri. Koyunlarin en sevdigi sey: Statü Sergileme. Koyunlar daima kendilerinden üstün bir kisiligin yolunu izlemek isterler, cünkü onun karsisinda kendilerini daima "aciz" görürüler ve onun fikirlerini kutsal sayilacak bir önemle kabul ederler. Liderdeki kendine güven ve kararlilik koyunlari ona ceken en önemli etkenlerden biridir. Koyunlar daima "ben kimimki?" yalani ile kendilerini kandirip bir liderin pesinden kosmayi, yani kisisel sorumluluk almaktan kacmak icin hayatlari üzerine verilebilecek kararlari bir baskasina devretmeyi secerler. Bugün bu sisteme Demokrasi deniyor, yani halkin yönettigi devlel sistemi. Bu yalanada tek kelime ile sadece gülünmesi gerektigini belirtmek lazim. Bi saniye... Muhahahahahahahaahaaaaaaaaaa. Tamam, rahatladim. Neyse Demokrasi konusunu bir dahaki yazimda inceleriz.
Hangisini Hitler alegorisi olarak algilardiniz? Tabiki firavunu! Cünkü o koyunlar gibi gücü baskasina vermek yerine "elinde tutmaya calisiyor". El hareketleri yeterince acik ve net bir sekilde belli etmiyormu? Gercek is adamlarinin dergilerdeki resimlerine bakin! Nasil duruyorlar.
Ciddi, kendinden emin ve kendini korumayi biliyor!
Insanlar liderlere yapisirlar cünkü kendilerini korumak icin gereken sorumlulugu almaktan kacinirlar. Tipki günes tutulmasinda (okültasyon) yasanilanlar gibi: halk "Nasil?" yerine "Neden?" diye sormustu.

Neden:  bilginin otoriteden geldigini kasteder. Nasil: bilginin sahsi tecrübelerden geldigini kasteder. Eger o zamanlarda kafalarini yukari kaldirip, tipki bilgelerin yapmis oldugu gibi "Nasil?" diye sormus olsalardi, bilirlerdi.  Ancak bunun yerine "Neden?" diye sorup "Nasil"'i bilenin pesine takilmaya basladilar. Hicbir medyatik karakter size 11.Eylül.2001 WTC saldirisinin "Nasil" yapildigini anlatmayacak, sadece "Neden"'i anlatacak!!

Bunun sebebi "Nasil"'i ögrenirken "Neden"'in önemini yitirmesidir. Koyunlar daima "Neden" diye sorar ve cevapta "iste bu yüzden....." diye izah edilir. Bu tarz bir sorgulama metodu ilede asla "Sebebi" ögrenemeyecek, onun yerine istenilen etkinin saglanmasinda rol oynayacaksiniz. 

Örnek 1: Diyelimki bir adada arkadasinizla gezerken aniden saldirganin biri onun kafasina silahi dayayip beynini patlatiyor. Tepki vermek icin sadece saniyeleriniz var. Duygusal olmayi secerek neden günes tanrisinin sudan cikip elinden firlattigi ates topu ile arkadasinizi öldürdügünü sorarsiniz. Bu sizin saldirgani sanki sizin bir Tanriymis gibi kabul etmenize neden olur. Ardindan sizi köle gemisine alip pamuk tarlalarinda ölene kadar calistirmaya götürür. Mantiginizin size belirtecegi gibi bu tip bir durumda cogunlukla vurulacaksinizdir. Veya, saldirganin elindeki silaha atilip dikkatini dagitarak kacmayi ve böylecede hayatinizi kurtarmayi denersiniz.

Örnek 2: Borca battiniz. Buda sizi devleti bunun nedeni olarak görmeye itiyor. Protesto etmeye basliyorsunuz. Mantiginizin size belirtecegi gibi bu tip bir durumda cogunlukla vurulacaksinizdir. Veya, duygusalligi birakip mantikli düsünmeye baslar ve "Nasil bu duruma geldim?" diye düsünürsünüz! Böylece herkesin borc almasi ile devletin Senet'e olan ihtiyacinin daha cok arttiginin farkina varirsiniz. Daha cok Senet, daha cok para basilmasi demektir, daha cok basilincada paranin degeri düser. Mantiginiz size acikca belirtecegi gibi, eger borca batmis iseniz devlet gözündeki degeriniz SIFIR'a düsmüstür cünkü net degeriniz artik negatif sayilar göstermektedir ve ne olursa olsun borcunuzu kapatmaniz gerekir. Böylece sorumluluk alarak borcu tekrar borc almadan ödemenin yolunu ararsiniz.

Örnek 3: Dünya,  git gide dahada  artan nüfus tarafindan, petrol ve diger kaynaklar ugruna, elverisliligi ve insanlarin teknolojiye bagimliligi yüzünden sömürülüyor. Tepki verebilmeniz icin sadece bir kac seneniz var. Burada Duygusal takilip "Neden dünya daha cok yasam imkani veremiyor?" diye sorarsiniz. Buda sizi yesil teknoloji, temiz kömür ve organikci hipilere dogru yöneltir.

Tipki gögüs kanserinden ölmüs olan annenizi kurtarmaya calsirken icat ettiginiz gibi teknolojiler üretip bunlarin reklamlarini yapmaya baslarsiniz. Simdi herkes birer yesil kurdela takiyor ve recycle ve yeniden kullanma akimlarina katiliyor, fakat kimse DÜZÜSMEYI birakmiyor!! Yakinda gezegende recycle'in bile yardim edemeyeceginden fazla insan olacak. Recycle yada yeniden kullanma tipki bir tabagin kirini temizlemek gibi birsey. Fakat yiyecek olmadiktan sonra tabaginda bir önemi kalmiyor.

Insanlar yeterince olmadigi yiyecek bulamiyorlar. Bu yüzdende insanlar son dünya savasinda elde kalmis olan son verimli kaynaklari ele gecirmek icin savasiyorlar. Nükleer füzeler zaten artik verimliligini yitirmis bölgelere atiliyor. Herkes ölüyor. Mantiginizin size belirtecegi gibi bu tip bir durumda cogunlukla vurulacaksinizdir. Veya, mantigi secip sebebin ana kaynagini belirlersiniz, bu seferde karsiniza cikacak sey insanlarin kendisi olur. Yemeklerine, sularina ve soluduklari havaya zehir sikarsiniz ve sadece akilli ve güclü olanlarin (dogal seleksiyon) hayatta kalmasini saglarsiniz.

9/11 saldirisi gibi bir zihin kontrolü ile halki korkuya sürükler ve savasa gitmelerini saglarsiniz, öyleki, catsimalar asla planlananin ötesinde bir sekilde eskale olmazlar. Yasanan trajediyi sebep göstererek istatistiksel "katliam" rakamini gereken düzeye cikarmaya baslarsiniz. Medyada size yardimci olur. Ölü sayilarini eksik verir yada hic vermezsiniz. Cölde, dagda, tundralarda veya corak bölgelerde askerleri savastirip birbirlerini öldürtürken tarim alanlarini bu islemin disinda tutarsiniz! Ayni zamanda elitler bu savaslar sirasinda millet ölürken elde ettikleri kaynaklari hayatta kalmak icin kullanirlar cünkü elitler dostunuzdur ve size hayatta kalmayi ögretecek tek hocaniz onlardir, sürü halinde takilan sigirlar degil! Mantigin yolunu secerek hükmedebilirsiniz.

Örnek 1: Mantik= Hayatta kalma. Hayatta kaldiniz cünkü saldirgani ortadan kaldirarak hayati tehlikeyi izole etmis oldunuz. Yani kendi hayatiniz icin sorumluluk aldiniz. Duygusal= Ölüm. Korkunuzdan karsinizdaki saldirgani kendinizden üstün gördünüz. Saldirgana tepki vererek hayatinizi korumak yerine hayatta kalmaniz üzerine karar hakkini ona devrettiniz.

Örnek 2: Mantik= Hayatta kalma. Hayatta kaldiniz cünkü borctan kurtularak problemi izole ettiniz. Yani kendi hayatiniz icin sorumluluk aldiniz. Duygusal= Ölüm. Korkunuzdan borclu oldugunuz kisiyi yada kurumu kendinizden üstün gördünüz. Kisi yada kuruma tepki vererek hayatinizi korumak yerine hayatta kalmaniz üzerine karar hakkini ona devrettiniz.

Örnek 3: Mantik= Hayatta kalma. Hayatta kaldiniz cünkü koyunlari yok ederek problemi izole ettiniz. Yani kendi hayatiniz icin sorumluluk aldiniz. Duygusal= Ölüm. Korkunuzdan koyunlari kendinzden üstün gördünüz. Koyunlara tepki vererek hayatinizi kurtarmak yerine onlara hayatiniz üzerine karar verme hakkini devrettiniz.

Örnek 4: Günes Tutulmasi - Korku yüzünden, insanlar kücük yerlesim bölgelerinde kendilerine bakabilecek kaynaklarla, beraber ve harmoni icinde, kendilerini doga bilimine adayarak yasayabilecekleri yerde sehirlesmis, dinlerle ve otoriter okul sistemleri ile doktrine edilmis politik idari makamlara yani kendilerinden üstün gördükleri Tanrilara hayatlarinin gidisati üzerine karar verme hakkini devretmis oldular.


 
 
Bilgi ve düsünme vasitasi ile neyin kendinize zararli olup olmadigini ve kendinizi nasil koruyabileceginizi bilebilirsiniz, eger bu görevi baskasina devrederseniz size ne olacaginada o karar verecektir!! Koyunlar ister bir liderin yaninda istersede karsisinda dursunlar, her iki durumdada öleceklerdir! Koyunlar daima icinde bulunduklari döngüde kurban gitmeye devam edeceklerdir ve onlari kurtarmak icin yapabilecek hicbir seyiniz yok. Bunu kabullenin. Eger kendilerine yardimlari yoksa, onlara yardim ile yapacaginiz tek sey kendinize yük almak olur. Son zamanlardaki "Gelin birlik olalim", "Hepimiz kardesiz", "Biriz" ve benzeri spiritüel akimlar sadece yeni bir dini ve küresel yönetim sistemini oturtmak icin uygulanan bir Psy-Ops yani zihin programlama. Iyi düsünürseniz disardaki bircok insanla ayni yerde olmayi, kucaklasmayi yada irtibata gecmeyi dahi istemiyorsunuz, cünkü seciyorsunuz! (Herhangi bir egitim almamis bir tasrali ile bir Sabanci üyesini kucaklasirken görebileceginizi düsünebiliyormusunuz? Gercekci olun!) Bu durumda tüm bu "bir olalim" hikayesine nasil bir anlam getirmeyi düsünüyorsunuz? El ele vererek yeni bir dünya kurmayimi? Dünkü acgözlü, kiskanc ve kolaya kacanlarin bugün bunun tam tersi olacaklarindan sizi bu kadar emin yapan nedir? Sadece öyle olduklarini söylemelerimi? Konseptlerin ne oldugu ve gercekte neyi mana ettiklerini iyi düsünün! Zaten hepimiz BIRiz, ayni evrensel kaynaktaniz, yanitekrar BIR olmamiza gerek yok! Zaten hepimiz ayni gezegenin cocuklariyiz, yani bunu isitip isitip satmayada gerek yok. Birlik ve beraberlige gelince öncelikle bunun somut ortamda (realite) nasil olabilecegi üzerine iyice kafa yorun. Kiskanclik ve acgözlülük kavrami yeni ütopyada nasil bertaraf edilecek? En önemlisi ise kim yönetecek ve neden yönetmeli? Yönetim olmalimi? Gercekten ilerlemenin tek yolu bilinen konseptlerin disinda bir bilincle düsünmek ve hareket etmektir. Yahudilik-Hristiyanlik-islam sadece büyük bir Sirketin kollaridir, yani hepsi ayni sey ve yönetenlerde ayni. Kendinizle dalga gecirtmeyin! Asagidaki sarkilari dinleyin ve rahatlayin biraz. :-) 

 

9 Mart 2012 Cuma

MJ-12, UFO Operasyonlari, Bazi Uzayli irklar ve Nereliyiz


Bu yazinin isaretli kismi internetten alintidir!
 
-------------------------------------------------------------------------
11 Eylül 1951’de, Yüzbaşı Edward J. Ruppelt, Grudge Projesi’nin başına getirildi. Bir ay sonra, Proje Grudge II adıyla yeni bir girişim başlatıldı ve projenin raporlama prosedürü, biçimi gibi yönleri yeniden organize edildi. Bir danışmanlık firması olan Batelle Hafıza Enstitüsü’nden, o güne kadar toplanan UFO raporlarını üzerinde istatistik bir çalışma yapması istendi. Mart 1952’de Grudge II, BLUE BOOK PROJESİ adıyla halka açıldı ve bunu takip eden 17 sene boyunca Hava Kuvvetleri’nin resmi UFO araştırma programı olarak kaldı.

Blue Book’un görevi Sign ve Grudge’dan tamamen farklıydı. Blue Book’un oynayacağı rol, 1952’de CIA tarafından düzenlenen bir panelde kararlaştırıldı. Robertson Paneli olarak da bilinen bu “UFO Konulu Bilimsel Danışma Paneli”nde UFO’ların dünya dışından gelip gelmediği ya da ulusal güvenliği tehdit edici bir yanlarının olup olmadığıyla ilgili kesin bir kanıt sunulamamasına rağmen, katılımcılar UFO raporlarının ulusal güvenlik açısından potansiyel tehlike arzettiğine karar verdiler.

Eğer Amerikan vatandaşları gökyüzünün güvenliği konusunda endişe taşıyorlarsa ve tanımlanamayan bir gök aracı istediğinde ABD hava sahasına dalıp ardından durdurulamadan ya da tanımlanamadan yoluna devam ediyorsa, bu, Amerika’nın dünya üzerindeki düşmanlarının kendi çıkarlarına kullanabilecekleri bir korku ortamı yaratabilirdi. Ayrıca, ABD’ye bir hava saldırsı yapılması durumunda, UFO raporları bildirimi nedeniyle sık sık tıkanan iletişim hatları, ulusal savunma için büyük önem taşıyacaktı. Bu kaygılardan dolayı, Robertson Paneli’nde halkın iyiliği için UFO olaylarının yalanlanmasına karar verildi. Bu Blue Book Projesi’nin oynamak zorunda olduğu bir roldü.

Yüzbaşı Ruppelt gibi bazı Blue Book liderleri, UFO problemine gerçekten de ilgi duyuyor ve kendilerine gönderilen olayları çözmek için büyük çaba harcıyorlardı. Yine de gözlemlere çoğu kez basit ve basma kalıp açıklamalar getirilmekteydi. Bu açıklamalar, dikkatlice yapılan araştırmalarla çürütüldüğünde ise, halkın Blue Book araştırmacılarının dürüstlüğüne ve zekasına olan inancı büyük ölçüde zarar görüyordu.

Hava Olayları Ulusal Araştırma Komitesi’nden Donald Keyhoe ve diğerleri, Hava Kuvvetlerinin UFO’larla ilgili gerçekleri örtbas ettiğini ve halktan gizlediğini duyurmaya başlayınca, UFO tartışmalarını takip eden insanlar için sadece iki olasılık kaldı: Blue Book araştırmacıları fazla zeki değillerdi ve tembellerdi, ya da hükümetin gizlediği bir şeyler vardı.

Blue Book Projesi devam ettiği süre içinde proje birimine toplam 12.618 UFO raporu bildirilmiştir. Bunların yüzde 18’i (701 olay) kayıtlara ‘tanımlanamaz’ olarak geçmiştir. Bu olayların yarıya yakını, yalnızca, ABD tarihindeki en şiddetli UFO dalgasını yaşandığı 1952 yılında bildirilen raporlardan oluşmaktadır

Grudge Projesi
 
11 Şubat 1949’da, Sign Projesi GRUDGE adı altında yeniden hayata geçirilmiştir. Sign Projesinin gizli olarak sınıflandırılan en son raporu bir uyuşmama mutabakatıydı. Bazı Hava Kuvvetleri araştırmacıları, UFO’lardan bazılarının dünya dışından gelen uzay araçları olduğunu açıkça söylerken, diğer Sign yetkilileri, ortada bu tür bir sonuca varılmasına yol açacak bir kanıt olmadığına işaret etmekteydiler.

Grudge ekibi Sign’a göre farklı bir yol izlemekteydi. Kendilerine bildirilen tüm UFO raporlarını açıklamaya çalışmaktaydılar. Bu ayrıntılı bakış açısı daha sonra yürütülecek program olan Blue Book Projesi’ne problemli bir örnek oluşturmaktaydı.

Saturday Evening Post muhabiri Sidney Shalet, 30 Nisan 1949’da Hava Kuvvetleri’nin ‘uçan daireler’le ilgili çalışması hakkında bir makale yazmıştır. “Grudge” gizli bir kod adı olduğu için, Shalett makalesinde Hava Kuvvetleri’nin çalışmasından ‘Uçan Daire Projesi’ olarak söz etmiştir. Shalet’in makalesi halk arasında kullanılan “UFO” teriminin ilk kez yayımlandığı yer olmuştur.

Proje Grudge, yalnızca 8 ay sonra kapatıldı. Grudge ekibi verdikleri son raporda, yüzde 23’ü “tanımlanamamış” olarak kayda geçen 273 UFO gözlemi listelenmişti. Hava Kuvvetleri’nin UFO’lara olan ilgisi 1950 yılında azaldı. Fakat bu uzun sürmeyecekti.
 
Sign Projesi
 
30 Aralık 1947’de, Hava Kuvvetleri Araştırma ve Geliştirme Bölümü Başkanı General L.C. Craigie, bir UFO çalışma grubu kurulmasını onaylamıştır. Kurulan bu yeni birime “SIGN PROJESİ” kod adı verilmesini istemiştir.

Sign Projesi çerçevesinde 147 rapor kaydedilmiştir fakat bunların yalnızca 20 tanesi açıklanabilmiştir. Gelen raporlardan oldukça etkilenen Sign Projesi yetkilileri, 1948 yılında, “Durum Tahmin Raporu” adı verilen gizli bir belge yayımlamıştır. Belge radikal yorumlar içermektedir: “Bazı UFO’lar gerçek birer araçtır ve kaynakları bu gezegen değildir”.

Hava Kuvvetleri Personel Şefi Hoyt S. Vanderberg, bu durum tahmin raporunu, “Elde edilen kanıtlar böyle şaşırtıcı bir sonucu destekleyecek nitelikte değil”, diyerek geri çevirmiştir. Vanderberg’in raporu bu şekilde geri çevirmesi, Sign Projesi çalışanlarının morallerini bozmuştur; çalışanlar sadece rapor toplama ve hazırlama işlemleriyle uğraşmaya başlamış ve araştırmacı çalışmalara son vermişlerdir.
 
Twinkle Projesi
1949 yazında New Mexico’dan yapılan sayısız yeşil ateş topu gözlemi TWINKLE PROJESİ adında özel bir projenin geliştirilmesine yol açmıştır. Gözlemlerin benzerliği (pek çok kişi aynı tip cisim rapor etmiştir), raporların Los Alamos gibi hayli hassas bir nükleer üssün ve White Sands füze test bölgesinin yakınlarından gelmesi, bu ateş toplarının bir çeşit keşif aracı olabileceği endişesini doğurmuştur. Ateş topları yok olduğunda onlara gösterilen ilgili de azalmış ve sonunda, yapılan resmi bir açıklamayla cisimlerin bir tür renkli meteor olduğu gibi komik bir açıklama olayları örtbas etmek için söylenmiştir.
Bazı gizli belgeler

Bu belgede yer alan bilgiler ÇOK GİZLİ olarak sınıflandırılmıştır ve sadece bilgi kaynağı tarafından duyurulabilir. Yalnızca MJ12, Aquarius Projesi hakkındaki bilgilere ulaşma hakkına sahiptir. Onun dışında Ordu da dahil olmak üzere hiçbir hükümet biriminin bu brifingte yer alan bilgilere ulaşım hakkı bulunmamaktadır. Aquarius Projesi hakkındaki bilgilerin sadece iki kopyası bulunmaktadır ve projenin uygulandığı yer sadece MJ12 tarafından bilinmektedir. Bu belge brifingten sonra yok edilecektir.
Sayfa 1/9 (TS/ORCON) (PAROLA: DANS) Aquarius Projesi, ABD’nin tanımlanamayan uçan cisimler (UFO) ve tanımlanabilen dünya-dışı araçlar (IAC) hakkında yürüttüğü soruşturmanın başından itibaren toplanan 16 ciltlik belgelenmiş bilgiyi içermektedir. Proje birimi 1953 yılında, Başkan Eisenhower’ın emriyle, Ulusal Güvenlik Konseyi (NSC) ve Majestic 12 (MJ12)’nin denetimi altında kurulmuştur. 1966 yılında projenin ismi Gleem’den Aquarius’a çevirilmiştir. Projenin finansmanı CIA’in gizli fonlarından sağlanmıştır. Proje ilk başta GİZLİ olarak sınıflandırılmış, Aralık 1969’da Blue Book Projesi’ne son verilmesinin ardından da şu anki gizlilik sınıfına alınmıştır. Aquarius Projesi’nin amacı UFO/IAC gözlemleri ve uzaylı yaşam formlarıyla temas hakkında tüm bilimsel, teknolojik, tıbbi bilgiyi ve istihbarat bilgilerini toplamaktı. Toplanan bu bilgiler ABD Uzay Programı’nı geliştirmek amacıyla kullanılmıştır. Aşağıda sunulan brifing, ABD Hükümeti’nin hava olayları, ele geçirilen uzay araçları ve dünya-dışı yaşam formlarıyla temas konulu araştırmasına ilişkin resmi bir kayıttır.


2

Haziran 1947’de Washington eyaletindeki Cascade dağları üzerinde uçan sivil bir pilot havada daha sonra UFO olarak adlandırılacak olan 9 uçan disk gözlemledi. Dönemin Hava Kuvvetleri Teknik İstihbarat Merkezi Komutanı hemen konuyla ilgili bir soruşturma başlatılmasını emretti ve ABD’nin UFO araştırmaları resmen başladı. 1947 yılında dünya-dışı kaynaklı bir uçan araç New Mexico Çölü’ne düştü. Araç Ordu tarafından bulundu ve enkazda dört uzaylı bedeni ele geçirildi. Bu uzaylıların insanlara benzemeyen yaratıklar olduğu tespit edildi. 1949 yılının sonlarına doğru, bir başka uzaylı aracı daha ABD’ye düştü ve Ordu tarafından ele geçirildi. Aracın uzaylı mürettebatından biri kazadan kurtulmuştu. Kurtulan uzaylı erkekti ve kendisine dünya-dışı biyolojik varlık anlamına gelen EBE adını vermekteydi. Uzaylı, New Mexico’daki askeri istihbarat personeli tarafından titizlikle sorgulandı ve kullandığı dil resimli grafikler yoluyla tercüme edildi. Yapılan sorgulama sonucunda uzaylının Dünya’dan yaklaşık 40 ışık yılı uzaklıktaki Zeta Reticuli yıldız sistemindeki bir gezegenden geldiği öğrenildi. 1952 yılına kadar hayatta kalan EBE, 18 Haziran 1952’de açıklanamayan bir hastalık sebebiyle öldü. EBE, yaşadığı süre boyunca uzay teknolojisi, Evrenin başlangıcı ve dünya-dışı konular hakkında çok değerli bilgiler verdi.


3


Uzay araçlarının ele geçirilmesi, ABD’nin, uzaylıların ülke güvenliğine doğrudan bir tehdit oluşturup oluşturmadıklarını belirlemek amacıyla yoğun bir araştırma başlatmasına neden oldu. 1947 yılında Hava Kuvvetleri UFO olaylarını araştırmak için bir program yürütmeye başladı. Program üç farklı kod adı altında yürütülmekteydi: Grudge, Sign ve en son olarak Blue Book. Hava Kuvvetleri programının amacı UFOlarla ilgili tüm gözlemler ve olaylar hakkında bilgi toplamak ve incelemek, ve olayların ABD’nin güvenliğiyle ilgili bir sorun yaratıp yaratmadığına karar vermekti… Aquarius Projesi altında toplanan raporlar, gerçek uzay aracı gözlemleri ve uzaylı varlıklarla gerçek temas olayları olarak kabul edilmekteydi. Olayların çoğu güvenilir askeri görevliler ve sivil savunma personeli tarafından rapor ediliyordu.

4

ABD, 1958 yılında Utah Çölü’nde üçüncü bir uzay aracı ele geçirdi. Araç uçuş açısından mükemmel durumdaydı. Aracın uzaylılar tarafından bilinmeyen bir nedenden dolayı terk edildiği açıkça görülmekteydi, çünkü aracın ne içinde ne de çevresinde hiçbir dünya-dışı yaşam formuna rastlanmamıştı. ABD’li bilim adamları aracın bir teknoloji harikası olduğunu düşünmekteydiler. Araç, çok güvenli bir yerde muhafaza edildi ve burada kaldığı yıllar süresince en iyi uzay bilimciler tarafından incelendi. ABD ele geçirilen bu uzaylı aracı sayesinde çok geniş kapsamlı teknolojik bilgiler edindi.

5

Blue Book Projesi döneminde, Hava Kuvvetleri ve CIA’in talebi üzerine birbirinden bağımsız pek çok bilimsel araştırma yürütüldü. Fakat 1966 yılında MJ12, Hava Kuvvetleri’nin UFO araştırmalarını resmi olarak sona erdirmesine karar verdi. Bunun iki nedeni vardı.
Birincisi, ABD uzaylılarla iletişim kurmuş ve uzaylıların dünyadaki araştırmalarının saldırganca ya da düşmanca olmadığı kanısına varmıştı. Ayrıca, uzaylıların varlığının ABD’nin güvenliğine karşı doğrudan bir tehdit oluşturmadığına karar verilmişti. Araştırmaların sona erdirilmesinin ikinci nedeni ise, halkın UFOların gerçek olduğuna inanmaya başlamasıydı. NSC bu hissin yurt genelinde bir panik yaratmasından endişeleniyordu. Söz konusu dönemde ABD çok hassas projeler yürütmekteydi ve halkın bu projelerden haberdar olmasının ABD Uzay Programı’nın geleceğini tehlikeye atabileceği düşünülüyordu. MJ12, halkın merakını giderebilmek için UFO olayları hakkında bağımsız bir bilimsel çalışmanın yapılmasını kararlaştırdı. Çalışma sonucunda UFOların ulusal güvenliği tehdit ettiği yolunda yeterli kanıt bulunmadığına karar verildi. Bu sonuç Hükümet için yeterliydi; Hava Kuvvetleri UFO araştırmalarını halka resmen durdurduğunu bildirdi ama perde arkası araştırmalar tüm hızıyla sürmekteydi..

6

Blue Book Projesi’nin Aralık 1969’da sona erdirilmesine rağmen, Aquarius Projesi NSC ve MJ12’nin denetimi altında yürütülmeye devam etti. NSC, UFO gözlemleri ve olayları ile ilgili araştırmaların gizlice ve halkın bilgisi dışında sürdürülmesi gerektiğini düşünüyordu: Eğer Hava Kuvvetleri UFO araştırmalarına devam etseydi, bazı Hava Kuvvetleri görevlileri ve Savunma sivil personeli eninde sonunda Aquarius Projesi ardında yatan gerçekleri öğrenecekti. Buna izin verilemezdi. UFO araştırmalarının gizlilik içinde yürütülmesini sağlamak amacıyla, CIA/DCD ve MJ12’den araştırmacılar çeşitli askeri birimlere ve hükümet birimlerine yerleştirildi ve UFO/IAC olaylarını incelemekle görevlendirildi. Bu ajanlar ABD ve Kanada’nın çeşitli yerlerinde görev yapmaya devam etmektedir. NOT: Uzaylılar nükleer silahlar ve nükleer araştırmalarla çok yakından ilgilenmekteydiler. Rapor edilen pek çok UFO gözlemi ve olayı nükleer silah üsleri yakınlarında gerçekleşmiştir. Uzaylıların nükleer silahlara olan bu yakın ilgisi gelecekte Dünya üzerinde meydana gelebilecek bir nükleer savaş tehdidine karşı önlem almak olarak yorumlanabilir. Hava Kuvvetleri nükleer silahların uzaylılar tarafından çalınması ya da yok edilmesi tehlikesine karşı önlemler almıştır. MJ12, uzaylıların güneş sistemimizi barışçı amaçlarla seyahat ettiklerine emindir. Yine de, uzaylıların geleceğe yönelik planlarının ulusal güvenliğe ve medeniyetin gelişimine karşı bir tehdit oluşturmadığı kesinlikle belirlenene kadar uzaylıların hareketlerini gözlemlemeye ve kaydetmeye devam etmeliyi

7

Eldeki bilgilerin düşman istihbaratlarınca ele geçirilmesinden korkan MJ12, uzaylıların tıbbi durumlarıyla ilgili teknolojik gerçeklerin -örneğin bir uzaylının canlı olarak ele geçirildiği ve üç yıl hayatta kaldığı gerçeğinin- halka açıklanmaması gerektiğini düşünüyordu. EBE tarafından verilen ve konunun hassasiyeti dolayısıyla halka açıklanmaması gerektiği düşünülen başka bilgiler de vardı. EBE, uzaylı atalarının 2000 yıl önce Dünya sakinlerinin bir medeniyet geliştirmelerine yardımcı olmak üzere Dünya’ya insan tohumu attıklarını bildirmişti. Her ne kadar bu homo-sapienin kimliği hakkında bilgi edinilememiş olsa da kesin olan bir şey vardı: Eğer bu bilgi halka duyurulursa dünya genelinde dinsel bir panik yaratabilirdi.

8

AQUARIUS PROJESİ KAPSAMINDA YÜRÜTÜLEN PROJELER
1. BANDO PROJESİ: (Parola: Risk) 1949 yılında başlatıldı. Görevi, hayatta kalan uzaylı yaratık ve bulunan diğer uzaylı bedenleri hakkında tıbbi bilgi toplamak ve değerlendirmekti. Bu proje kapsamında EBE tıbbi incelemelerden geçirilmiş ve evrim teorisi hakkındaki sorulara kesin yanıtlar bulunmuştur. Projeye 1974 yılında son verilmiştir.

2. SIGMA PROJESİ: (Parola: Gece yarısı) 1954 yılında, Gleem Projesi’nin bir kolu olarak kuruldu. 1976’da ayrı bir proje olarak yürütülmeye başlandı. Görevi, uzaylılarla iletişim kurmaktı. Bu proje, 1959’da ABD’nin uzaylılarla ilkel düzeyde iletişim kurmaya başlamasıyla başarıya ulaşmıştır. 25 Nisan 1964’te bir Hava Kuvvetleri istihbarat yetkilisi New Mexico Çölü’nde daha önceden belirlenen bir yerde iki uzaylıyla görüşmüştür. Temas yaklaşık 3 saat sürmüş ve istihbarat yetkilisi bu iki uzaylıyla temel bilgi alışverişinde bulunmayı başarmıştır.

3. SNOWBIRD PROJESİ: (Parola: Balina yıldızı) 1972’de kurulmuştur. Görevi, ele geçirilen uzaylı araçlarını test uçuşuna çıkarmaktı. Bu proje hala Nevada’da yürütülmektedir.
4. POUNCE PROJESİ: (Parola: Dixie) 1968’de kuruldu. Görevi uzay teknolojisi hakkında elde edilen tüm bilgileri değerlendirmekti. Pounce Projesi de halen devam etmektedir.
-------------------------------------------------------------------------
Alinti sonu
-------------------------------------------------------------------------
Simdide su dünya üzerindeki "uzaylilar" konusundaki gercekleri bir siralayayim!
  • Dünyaya uzayli iirklarin gemileri düsmüstür.
  • Uzay gemileri hem bu boyuttan hemde ultra-boyutlardan gelen irklara aitti.
  • Önceki Amerikan hükümetlerinin teknoloji elde etme calismalari basari ile gerceklesti.
  • Amerikan hükümetinin elinde, zamaninda canli uzayli irk varliklari rehine olarak bulundu.
  • Amerikan hükümeti uzayli kadavralarinda otopsiler yapti.
  • Amerikan istihbarat birimleri olaylari örtbas etmek icin güvenlik güclerini kullandilar.
  • Insanlar eskiden beri ve halen kaciriliyor, sakat birakiliyor ve öldürülüyorlar.
  • Suanda insanlarin arasinda olan uzayli irklar toplumun belirli kesimlerini kontrol altinda tutuyorlar.
  • Dünya disi gücler yer altinda ve Ay yüzeyinde üslere sahipler.
  • Amerikan hükümeti zihin kontrolü, anti-yercekimli itis gücü ve laser teknolojiler ile ilgili, dis dünyali güclerle bir süre beraber calisti.
  • Milyonlarca sigir biyolojik materyal elde edilmesi sürecinde Amerikan ve dis dünyali gücler tarafindan farkli sebeplerden dolayi öldürüldü.
  • Icinde bulundugumuz multi-boyut göreceliginde diger boyutlardaki varliklarda bizim boyutumuza giriyorlar ve bunlarin bir kismi kötü niyetli.
  • Genetik ve dinsel gelisimimiz dünya disi ve dünyali gücler tarafindan yapilandirildi.
  • Aktüel teknolojik yapimiz halkin bildiginin cok ötesinde bir durumda.
  • NASA nin uzay programlari sadece halki uykuda tutmak icin olusturulan bir örtbas programidir.
  • Insanlar aktiv bir sekilde gercegin örtbas edilmesi icin CIA ve NSA ajanlari tarafindan öldürülüyorlar. Bu gercegin oratya cikmasi iki örgütünde cökmesine neden olur.
  • eldeki bilgiler dünya disi varliklarin 5 ila 10 bin senedir dünyada bulunduklarini ispatliyor.
  • Samanyolu zaman takvimine göre, medeniyetimiz milyarlarca yildir var olan digerlerinden sadece birisi.
  • Dünya disi varliklarin psikolojik arastirmalari.
  • Insanlardaki Metagen faktörü.

Dünya disi varliklarin siniflandirilmalari:
Misafirler : Ameriken hükümetinin izni ile dünyada kalmasina izin verilenler.
Ziyaretciler : Dünyaya belli olmayan görevler icin gelenler.
Esirler : Amerikan yada diger hükümetler tarafindan yakalananlar.
Arastirmacilar : Dünyaya bilimsel arastirmalar icin gelenler.
Davetsiz gelenler veya Kötü niyetli olanlar : Toplum degerlerimize saygi duymayanlar.
Nötrler : Bizi izleyenler ancak asla karismayanlar.
Kolonizeler : Kücük gruplar olarak Insanlar arasinda tipki bizler gibi yasayanlar.
Etkileyiciler : Tarihimize gerektigi zaman karismaya karar veren kücük gruplar.

Dünya üzerindeki dünya disi varliklar:
Günümüzde dünyamizi ziyaret eden yüz altmis (160) civarinda irk var. Bunlarin arasinda en cok ziyaret edenler ise su irklar:
Tip 1 Griler : Rigelyanlilar, rigel yildiz sisteminden geliyorlar, yaklasik 1.20m boylarindalar. Kafalarinin ebati büyük ve genis cekik gözlüler.  Sadece teknoloji icin isbirligi yaparlar ve bizim medeniyet olarak onlarin gözünde bir degerimiz yoktur. Bizden elde ettikleri biyolojik salgilari ile hayatta kalabiliyorlar, yani bir nevi biyolojik vampirler.
Tip 2 Griler : Zeta Reticulea 1 & 2 yildiz sisteminden geliyorlar. Görünüs olarak tipki tip 1 Grilere benziyorlar, yüzlerinde hafif bir fark var ve sadece parmaklarinin sekli biraz farkli. Bu griler daha bilgili bir davranisa sahipler. Belirli bir derecede sagduyuya sahipler ve pasif bir yapidalar. Tip 1 griler gibi biyolojik salgi gereksinimleri yok.
Tip 3 Griler : Tip 1 ve 2 nin basit bir klonu. Iki grup icin hizmetci olarak görev yapiyorlar. Dudaklari cok ince yada hic yok.
Nordik, Sarisin, Isvecli : Tipki kullanilan isimlerdeki gibi bir görünümleri var, yani bize benziyorlar. Mavi gözlü ve sarisinlar, bazi kyou renkli sacli ve kahverenkli gözü olanlarda var ve bu irk sarisinlara göre biraz daha kisa. Evrenin ic islerine karismama kanununa uyarak bize karismiyorlar fakat eger Grilerin hareketleri bizleri etkileyebilecek tarzda ise karisabiliyorlar.
Nordik Klonlar : Tipki bize benziyorlar fakat deri renklerinde hafif bir grilik var. Tip 1 Griler tarafindan üretiliyorlar ve kendilerine hizmet etmelerini sagliyorlar.
Boyutlar arasi varliklar : Bircok farkli sekile sahip olabiliyorlar ve genelde bariscil bir davranisa sahipler. 
Kisa humanoidler :  45 ilan 75 cm arasinda bir boya sahipler. Derileri hafif mavimsi. Meksikanin Chihuahua bölgesinde sikca görülmektedirler.
Killi cüceler (portakal renkli) : Genelde boylari 1.20m kadar ve agirliklari ise 15 kilo kadar oluyor. Saclari kirmizi renkte. Nötr bir davranisa sahip görünüyorlar ve zeki varliklara karsi saygi duyuyorlar.
Cok uzun Irk : Tipki bize benziyorlar ve boylari 2.15m ila 2.40m arasinda degisiyor. Isveclilerle bir birlik icerisindeler.
Men In Black : Herhangi bir hükümet organizasyonuna bagli degil gibiler. isiga karsi duyarli sürüngen tarzi bri irise sahipler. Cogunlukla siyah giyiniyorlar (bazen ya sadece beyaz yada sadece gri de olabiliyor), gruplar halinde geziyorlar, siyah arabalar kullaniyorlar, siyah gözlük takiyorlar ve bazen zamana adapte olamama gibi belirtiler sergiliyorlar. UFO görünümlei ardindan beliriyorlar ve görgü sahitleri ile görüsüyorlar, ayrica kendilerini hükümet yetkilisi olarak tanitiyorlar. Bir galaktik CIA gibi bir görev yapiyorlar.
  
Bu tip varliklar Amerikadaki Dulce yeralti tesislerinde yaklasik 1963ten beri klonlanarak binlercesi üretiliyor. Amerikada daha buna benzer 26 tane daha ayni islevi gören tesis var. Dulcede suan yasayan 18.000 dünya disi varlik var ve insanlarla beraber yasiyor ve calismalarini yapiyorlar. 1979 yilinda Dulce üssünde cikan bir insan uzayli ayaklanmasinda 82 insan ve 132 uzayli varlik öldürülmüstü. (Star Wars : Klon Savaslarindaki klonlarin nasil yapildigini hatirlayaniniz varmi? Hayal gücünüzü dahada genisletmelisiniz!)
Dulce tesisinin 4.Katinda yapilan calismalar; Insan/Uzayli icerikli, Aura arastirmalari ve diger tüm rüya, hipnoz, telepati gibi bölümleri icermektedir. Insanlarin bioplasmik vücut yapilarini nasil manipule edebileceklerini cok iyi biliyorlar. Kalp atislarinizi derin cikisli delta dalgalari ile yavaslatip, statik bir soka yaratabiliyorlar ve ardindan beyin-bilgisayar baglantisi ile tekrar programlama yapabiliyorlar. Zihninize bilgi yani hatiralar yerlestirip gerekirse bunlari silebiliyorlar. Icinde bulundugumuz psisik savas caginda kullandiklari teknikler gün gectikce ilerlemeye devam ediyor. Bunlardan bazilari:
  • Nano-teknolojisi
  • Bio-teknolojisi
  • Micro-Makineler
  • PSI-Savaslari
  • Elektronik Hafiza Cözünmesi
  • Radyo-Hipnotik Intra-Serebral (Beyin) Kontrol.
Ve diger bazi davranis kontrol mekanizmalarida bu yollarla saglaniyor:
  • Kimyasal etkenler
  • Ultra-Sonikler
  • Optik Frekanslar (TV)
  • Elektro-Manyetik, (EM) Frekanslari
Bunlar dogrudan bilince saldiriya geciyorlar.
Iste size Dulce tesislerinde yapilan uzayli/insan DNA si ile olusturulan hibridlerin semasi:
UNI-Terrestrial - Kod Adi "UNA": (Yedi dünya disi ata irkin buradaki medeniyetimizi olusturmasi).
Aciklanamayan bazi evrim sorulari aslinda asirlar önce baslamisti. Büyük bir afet sonucu 7 ata irk dünyaya gelerek burada yeni bir medeniyet kurmuslardi. Bu bilgi Genesis III (G-III) Projesi tarafindan elde edilmisti. Bu ata irklar sirasi ile:
Beyaz Irk : Altair
Siyah Irk : Qizan (Qal'at) (Görev: Insaat)
Sari Irk : Tutakai Tikopai (Görev: Mühendislik)
Mavi Irk : Kasimar (Görev: Oceanografi)
Yesil Irk : K'ushui K'hotan (Görev: Jeoloji ve Speleoloji)
Kirmizi Irk : Ahzdar (Görev: Cevresel projeler)
Altin Irk : Caspan Jassan Paegan (Görev: Konsey ve Organizasyon)

Görevlerinin amaci: Genetik arastirma ve samanyolu galaksisindeki (N'erandha B'hal) yildizin (sol) 'günesimizin' 3. gezegenin (Terra) kolonizasyonu.
Grup: Altaires, Qizan Qal'Ats, Tutakai Tikopais, Kasimars, K'ushui K'hotans, Ahzdars, Caspan Jassan Paegans.
Görevin gidisati:
  1. Kendi gezegenlerine benzeyen alanlari ayirma. Terra, Mars ve Phaeton'un ayrimi.
  2. Dünya sürüngenleri üzerindeki arastirmalar - bugün dinazor dedigimiz mutasyona neden oldu.
  3. Memelilerle üzerinde yapilan mutasyon arastirmalari.
  4. Dinazorlar (öldürüldü) yok edildi.
  5. Sol'da (günesimiz) yasanan kriz.
  6. Orjinal görevin yok olusu.
  7. Hayatta kalanlar ve onlarin görevin imhasindan dolayi olusan mental problemleri.
  8. Hayatta kalanlar arasinda savas.
  9. Phaeton'un yok edilisi ve asteroid kusaginin (Van Allen Kusagi) olusturulmasi.
  10. Hayatta kalanlar ayrilir ve bilinen kadim medeniyetleri Mu, Lemuria ve Atlantis adi altinda kurarlar.
  11. Homo-Sapiens, Homo-Mermanus (Deniz varliklari) ve Homo-Interior (Yeralti varliklari) gruplari hayatta kalmis olanlarla beraber yasamaya baslarlar.
  12. Baskin olan Griler ve Nordik irklarin dünyaya inmeye baslamalari.

(UNA) Görevin Yildiz Haritasi: (Düsmüs olan bir UFO dan ele gecirilmisti)

Intra-Terrestrial - Kod adi: INTERAV
Tera'ya (Dünya) caglar evvel gelmislerdi ve simdi burasida onlarin evi oldu.  Kadim zamanlarda Dünya/Boyut/Zaman-Mekan'i farkli olan yerlerden gelmislerdi. Bilgilerin bircogu düsen UFO lardan elde edilmistir.
Burada üzerine konustugumuz irk 7. en büyük irk, yerin 4 katman altinda yasayan 2 genis irkida bulmus durumdayiz.
REPTILOID:
Boy: Erkek -2.0m, Disi  - 1.4m
Agirlik: Erkek - 200kg, Disi - 100kg
Yasam: Erkek - 60yil,  Disi - 23yil
Eski bir medeniyete sahipler ve oldukca ileri bir teknolojileri var. Sadece belirli cihazlara bagli olarak hayatta kalabiliyorlar.
REPTILOID TIP A ERKEK

  REPTILOID TIP B ERKEK
REPTILOID YADA REPTIOD TIP C ERKEK (Fotograf)
Tipki diger sürüngenler gibi soguk kanlilar. Yasadiklari yerlerde (Yer altindaki devasa magaralar) yapay olusturulan tropik klimalar icerisinde yasiyorlar. Kuvözlerde yumurtlayarak kulucka metodu ile ürüyorlar. Vücut isilari cevre isisinin cok az bir miktar üzerinde bulunabiliyor. Az miktardaki oksijen ile doku gelisimleri ve yiyecek üretimlerini saglayabiliyorlar. Gözleri uyanikken neredeyse hic kapanmiyor. Gözleri binlerce mikroskobik fasetlerden olusuyor ve her fasetin kendine ait bir kapakcigi bulunuyor. isigin yogunluguna göre gözün algilama kapasitesi düsüyor. Reptiloidler ve Reptoidler yer altindaki gizli magralarda hayatta kalmayi basardilar.

INSECTOID:
Boy (Üst irk): Erkek - 1.60m, Disi - 1.20m
Boy (Hizmetci irk): Erkek - 1.00m, Disi - 1.00m
Agirlik (Üst irk): Erkek - 70kg, Disi - 40kg
Agirlik (Hizmetci irk) : Erkek - 35kg, Disi - 35kg
Yas:  Erkek - 130yil, Disi - 150yil
INSECTOID (ÜST IRK) TIP 1 ERKEK
INSECTOID (HIZMETCI IRK) TIP 2 ERKEK

Insectoidlerin retinalari sese duyarli cubuklardan olusur ve farkli renkteki isik hüzmelerini algilayamazlar. Renkleri dual antenleri sayesinde, onlari ses alicisi olarak kullanip karmasik bir yapidaki görme islemlerini saglarlar. Antenlerinin uzunluklari sayesinde objelerin tepe kisimlarini gri tonlarinda algilarlar. elde ettikleri görüntüyü quadroskopik olarak nitelendirebiliriz. Ses algilama yetenekleri insanlarinkinden kat kat üstündür ve insanlarin duyamayacagi ses dalgalarini duyma yetenegine sahiptirler. Antenlerinin tek yönlü durmasindan dolayi, dinlerken baslarini hafifce öne dogru egerler. Sinirli bir dis iskelete sahiptirler.
Bircok daha öncede belirtilen irklar Ic-Dünyada yasamaktadirlar. Bunlar sirasiyla:
  • Yesil Insanlar: Hayatta kalanlarin bir kismi,  kadim K'ushui K'hotans yada Yesil Insan irkinin bir parcasi olarak hayatta kalmisti.
  • Caspan Jassan Paegans veya Altin Irk: Hayatta kalanlarin bir kismi, dünyanin orient kisminda büyük gruplar halinde daglarin icerisinde hayatta kaldilar. Burada Essenileri olusturdular.
  • Etrenale: Altair den genetik olarak mutasyona ugramis olan ve yaslanma süreclerini oldukca yavaslatmis olanlar. Bu sayede caglarca yasayabiliyorlar.
  • Kasimar ve Mavi Irk: Hayatta kalip MU, Lemuria ve Atlantisi kuranlar. Hayatta kalmis olanlar suan Ic-Dünyada yasiyorlar ve bazi Atlantisliler ise deniz altinda yasiyorlar.
  • Deviantlar: Kasimar/Insectoid irkinda mutasyona ugrayip hayatta kalmis olanlar. Oldukca ilkel ve saldirgan bir irk. Demon efsaneleri bu yeralti Deviant irki tarafindan olusmustu.
DEVIANT ERKEK

Meta Terrestrial - Kod adi: Meredith
(Baska bir Zaman/Mekandan gelen Dis Dünyali yada Dünya insanlarinin baska bir Zaman/Mekandan gelenleri). Meta Terrestrial ziyaretciler farkli bir boyuttan geliyorlar. Bu bilgi düsen UFOlardan elde edilmisti. Zaman seyahatcileri - elimizdeki bilgiler sadece Essessani Irki üzerine. Insan ve Zeta-Reticulae irklarinin hibrid bir olusumunun gelecekteki görünümü.
Bunlarin haricindede daha bircok Meta Terrestrial Irkin olmasi mümkün, sadece suan icin yeterince bilmiyoruz. NOT: Essessani Irkinin bir örnegini Steven Spilberg'in "Close Encounters of the Third Kind" filminde görebilirsiniz. (Özel versiyonundki görüntüler daha iyi)
MOOK - oldukca kisa (1.30m) ve karni sürekli ac olan bir varlik. Kollari uzun ve üc parmagi var, cok komik elbiseler giyiyorlar.
MOOK
WADIG: Ilkel bir primata benzemesine ragmen aslinda zeki bir varlik. Koca Ayak (Big Foot) olarakda biliniyor. Kiyafet giymedigi icin insanlarin bazilari onu primatlara benzettikleri icin kayip link ile bir baglantisi oldugunu zannediyorlar.
WADIG
Bu varliklarin hakkinda yeterince derin bilgiye sahip olmadigimiz icin üzerlerinde atip tutmaya gerek yok. Ancak sadece varliklarinin tasdik edilmis olmasi dahi suan icin yeterli.

Simdide Dünya üzerinde en cok kalmis ve medeniyetin üzerinde etkisi olmus Gri irk hakkinda konusalim.
  1. Tip A:  Rigelian, Rigel, veya Soluk Gri
  2. Tip B:  2-Reticulae, Z-Reticulae 1, veya Gri
  3. Tip C:  2-Reticulae, Z-Reticulae 2, veya Gri
  4. Tip D:  Orion, Pleiades, veya Nordik
  5. Tip E:  Barnard Yildizi, Oranj
RIGELIAN (Saldirgan olarakda bilinirler)
Saldirgan olan Dünya Disi varliklar eldeki bilgilere göre söyle izah edilebilirler:
  • Boylari 90cm ile 120cm arasindadir.
  • Ayakta dururlar ve ince bacaklari vardir.
  • Kücük (ince) bir yapiya sahiptirler.
  • Kafa vücuda oranla daha büyük.
  • Dista görünen bir kulak loblari yok.
  • Vücutlari kilsiz.
  • Damlaya benzeyen, opak siyah ve kedi gibi göz bebekleri vardir.
  • Gözler yaklasik 35° egimdedirler.
  • Düz ve kücük bir agiz ve ince dudaklar.
  • Kollar peygamber böcegi gibi durur (Normal hal), eller dize kadar uzanir.
  • Uzun kollar ve kücük avuclar.
  • Penceye benzeyen parmaklar, (ikisi uzun, ikisi kisa ve arasi perdeli)
  • Siki görünümlü, sönük gri deri, sürüngene benzer
  • Bazi organlar insanlarinkine benziyor ancak evrimle farkli gelismisler.
  • En önemlisi ise, sindirim sistemlerinin calismiyor olmasi ve iki ayri beyine sahip olmalari. Bu veriler kazalarda ele gecen kadavralarda yapilan otopsiler ile elde edilmisti.
  • Kesin, yavas ve düsünerek hareketlerini yapiyorlar (Yürümek gibi).
  • Ikinci önemli bulus ise - Onlarin insan kanina veya insanlarin biyolojik sivilarina, hayatta kalabilmek icin ihtiyaclari olduklari. Kötü sartlarda bunu hayvanlardanda temin edebiliyorlar. Yiyecek klorofil fotosentezi ile enerjiye dönüstürülüp diski deri üzerinde atiliyor, (bir nevi bitkisel yasam formu). Bu varliklarin beyin yarilari ortadaki bir kemik duvari ile ayrilmis ve birbirlerinden bagimsiz calisiyor.
  • Bu varliklar hakkindaki genis bilgiler ve tarihleri "Yellow Book" isimli dosyada bulunuyor.
  • Yalana yatkin olduklari icin "Yellow Book" dosyasindaki bilgilerin 100% dogrulugundan emin degiliz.
  • Luna-1 Ay'in diger tarafinda bulunan Rigelianlarin bulundugu üs. Apollo astronotlari tarafindan görülmüs ve film edilmislerdi. Bu üste, bir maden operasyonu icin oldukca genis araclar kullaniyorlar ve cevrede ana gemiler bulunuyor.
  • Wavenest Rigelianlarin Atlantik Okyanusundaki deniz alti üslerinin ismi. Burada madencilik yapiyor ve devasa sigara seklindeki gemilerini sakliyorlar.

Soluk Griler
Tip A
Bu irk Rigel Yildiz Sisteminden gelen genis burunlu olanlardir. Amerikan hükümeti Eisenhover zamaninda bu irkla bir teknolojik alisveris anlasmasina girmistir.
  • Boylari 1.00m ila 1.50 arasindadir. Agirliklari ise 18-20kg kadardir.
  • Gözleri yari yuvarlak gibidir ve göz bebekleri yoktur. Genis, badem seklinde, uzar gibi ice gömülü, birbirlerinden oldukca ayri, hafif egimli, oryantal yada mongoloid gibi görünürler.
  • Vücut oranlarina göre kafalari oldukca büyük.
  • Basin yanlarinda herhangi bir kulak cikintisi veya girisi yok.
  • Burun uzun ve belirsiz gibi. Iki burun deligi hafifi bir kesik gibi barizlesiyor.
  • Agiz kücük ve dudaksiz. Otopsilere göre agizlari konusmak yada yiyecek icin elverisli bir yapiya sahip degil.
  • Boyun oldukca ince ve elbisenin yakasindan dolayi bazen fark bile edilemiyor.
  • Kafa sacsiz.
  • Gövde kücük ve zayif.
  • Genelde metalik ancak esnek bir uniforma giyiyorlar.
  • Kollari zayif ve uzun, dizlerine kadar uzaniyor.
  • Ellerinde 4 parmak var fakat bas parmaklari yok. Iki parmaklari digerlerine daha göre uzun gibi görünüyor. Bir cesit uzun tirnaklari var. Parmaklar arasinda hafifce bir yüzgec var.
  • Bacaklar kisa ve zayif. Ayaklari orangutan ayagina benziyor.
  • Disleri yok.
  • Derileri hafifi bej, ten kahvesi veya pembemsi gri gibi bir renkte. Hafif ter ve belirli bir kokuya sahipler. Deri dokulari ag gibi birbirini kesen cizgilerin olsuturdugu bir agi andiriyor. Yaklasik olarak iguana yada bukalemun tarzi bir deri dokulari var denebilir.
RIGELIAN TIP A
  • Herhangi bir üreme organlari yok. Belkide evrim süreclerinde köreldi. Üreme organlarinin olmayisi klonlayarak üreme isleminin kacinilmazligini gösteriyor.
  • Sanki hepside ayni kaliptan cikmis gibi bir sekle sahipler, veya ayni yüz hatlarina sahipler.
  • Vücut icerisinde renksiz bir sivilari var. Alyuvarlari yok. Lenfositleri yok. Oksijen barindiriyor gibi gözükmüyorlar. Herhangi bir sekilde su yada yiyecek ihtiyaclarinin oldugu gözlemlenmedi. Sindirim sistemleri yok. Rectal bir cikislari yok.
  • Yasam süreleri henüz bilinmiyor.

TIP B
Tip B ler Zeta-Reticulae 1 den gelenler. Amerikan hükümeti bu irklada bir anlasma icerisinde.
  • Fizyolojileri Rigelian irkindan olanlar ile neredeyse ayni. Bunlar Disi ve Erkek. Farklar, hayatta kalmak icin yiyecege ihtiyaclari var. Süt ürünülerinin proteinlerini tercih ediyorlar. Aseksüel bir üreme tarzlari var. Cenin disinin vücudunun disinda büyüyor.
ZETA-RETICULAE 1 TIP B
TIP C
Tip C 1&2 Zeta-Reticulae 2 den gelenler. Bunlar diger varliklari ve bizleri inceleyen irklar.
ZETA-RETICULAE 2 TIP C
  • Fizyolojileri Zeta-Reticulae 1 ler ile nerdeyse ayni. Fark, büyük göz bebeklerinin olmasi.
  • Dista görünen kulaklari var.
  • Tip C 1 lerin üreme tarzi tipki Zeta-Reticulae 1 lerinki gibi.
  • Kücük dudaklari var ve girtlaklari sayesinde sözlü konusabiliyorlar.
ZETA RETICULAE 2 TIP C
  • Aradaki fark sadece kafa yapilari.
  • Gözleri ve göz bebekleri var.
  • Tip C 2 lerin kulaklari dista görülüyor.
  • Zeta-Reticulaen 1 lerden daha kisalar.
  • Yumurtlayarak ürüyorlar.

NORDIKLER
TIP D
Tip D ler Nordiklilerdir. Normalde sarisin humanoidlerdir.
Boy: Erkek - 2.00m, Disi - 1.70m
Agirlik: Erkek - 90kg, Disi- 70kg
Yasam: Erkek - 60yil, Disi - 23yil
Bircok yerden geliyorlar ancak genel merkezleri Orion ve Pleiades yildiz sistemi olarak biliniyor.

ORANJLAR
TIP E
Tip E lere Oranjlar denir. Kirmizi sacli humanoid bir irktir. Barnard yildizlarindan geliyorlar.
Boy: Erkek - 1.70m, Disi - 2.00m
Agirlik: Erkek - 70kg, Disi - 50kg
Yasam: Bilinmiyor
Bazen sakalli olabiliyorlar.
-------------------------------------------------
Simdi birde su UFO zannedebileceginiz konulara bakalim:
XH-75D Helikopteri. Yercekimli Elektromanyetik Projektörleri sayesinde etrafinda olsuturdugu manyetik alanda olusan foton cemberinde, distan bakildiginda sanki bir UFO gibi bir görüntü yaratiyor.
Bu helikopterler Amerikali ajanslarin "Uzayli Kacirmasi" yada "Uzayli Sigir Katliamlari" olaylarina karisip halki korkutmaya yönelik operasyonlarinda kullaniliyor. Her helikoptere 7 kisi sigabiliyor. Olusturulan foton cemberi ise kendilerine yönelik saldirilarda önemli bir koruma kalkani olarak kullaniliyor.
Bir baskasi ise, aslinda bu sizlere cocuklugunuzda ögretilmesi gereken birseydi. Yani bir "INSAN" olarak bunu bilmek hakkinizdi, fakat bunu sizden aldilar ve sizde bir daha sormayip hayatinizi secimler ve limitlerle dolu bir cehenneme cevirdiniz. 
Yukarida gördügünüz isiklar herzaman bir gizli teskilat araci yada uzayli araci degil! Bazilari sadece insanlarin etraflarinda olusturduklari isik cemberinin kendisi. Bu olaya kisaca MER-KA-BA denir. Mer= Isik, Ka= Ruh, Ba= Vücut. Masonlarinda ögrendigi en gizli ögretilerden biride bu iste. Vücudun titresim frekanslarini arttirarak "aydinlanmak"! Eger bu ögreti yaygin olsaydi ve herkes bunu her an uyguluyor olsaydi hayat nasil olurdu birde siz düsünün! Mekan ve zaman diye birsey bilmiyor olurdunuz! Hayal gücünüzü kullanin......
Israilin o meshur "yahudiligi" sembolize eden yildizin gecmisi kendilerinden bile daha eski. Insanlar evrendeki en zeki